Türkiye’de süregiden ekonomik çöküntü
karşısında alınan yeni önlemler 8 Aralık günü Başbakan Binali Yıldırım
tarafından açıklandı. Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) kararları olarak da
anılan bu önlemler Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar karşısında siyasal
iktidarın piyasacılığının aczinin ifadesi olarak görülebilir. Nitekim önlemlerin
kapsamı eleştirildi ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yukarı yönlü revize
edilen seriyle makyajlanmış büyüme rakamlarıyla dahi 2016 3. çeyrekte yüzde 1,8
küçüldüğü 12 Aralık’ta açıklanan yurtiçi hasılanın toparlanmasına
yetmeyebileceği teslim edildi. Siyasal iktidar bu kararlar aracılığıyla
özellikle küçük ve orta boy işletmelere dayanın derken, kullanabileceği
araçları da büyük oranda tüketmiş olduğunu ima ediyor.
En yüksek perdeden uluslararası
finansal kurumların bütünleşik parçası olduğu bir yapıya yönelik salvolarla
birlikte, bu yapının temsilcileri ve uzantıları tarafından da sıklıkla dile
getirilen “yapısal reformlar”ın gerekliliği yönündeki açıklamaların yarattığı
salınım Türkiye’nin siyasal iktisadi yönetim anlayışında bir koordinasyondan
söz etmeyi zorlaştırıyor. Bir yanda kamu bankalarının aktif kullanımına yönelik
zemin hazırlığı öte yanda aktif işgücü programından bahsedilmesi ne kadar
uyumsuz olsa da EKK toplantısından çıkan kararlarda bu gerilimin izlerinin
bulunduğunu söylemeye izin veriyor.
Öncelikle hükümetin peşinde olduğunun 64.
ve 65. hükümetin programlarında yer aldığı üzere özel sektör öncülüğünde, cari
işlemler açığını kontrol altına alacak müdahalelere karşın özel sektörün teşvik
edilmesi aracılığıyla büyüme olduğunu tekrarlamak gerekli. Orta Vadeli Program
hedefleri geçersizleşmiş olsa da, hükümet bu temel yönelimin gereğini yapmaya
çalışarak esasen KOBİ’lere destekler sunuyor. Özel sektörün prim ödemelerine
erteleme öngörülmesi ve KOBİ’lere 3 yıl vadeli kredi temini ile ilk 12 ayı geri
ödemesiz faizsiz para kullandırılması kararı bu yönelimin unsurları.
Ancak bu önlemler arasında birisi
yeterince üzerinde durulmayan iki nokta daha var ki, kanımca bu iki unsur EKK
kararlarındaki en önemli kalemler ve önümüzdeki ayların çetin geçeceğinin göstergeleri.
Kamu
nasıl devrede?
EKK’nın en önemli iki kalemi kamunun hem
dolaylı hem de dolaysız olarak kredi temini alanında devreye sokulacağını
gösteriyor. Bunlardan ilki üzerinde çokça konuşulan Kredi Garanti Fonu (KGF)
aracılığıyla teminat sunulması. Devletin nihai tüketim harcamalarının yüzde
23,8 arttığı bir dönemde küçülen ekonomide aslında devlet doğrudan devreye
girmiş olsa da bunun yetmediği görülüyor. Aslında KGF’nin daha kapsamlı kullanılmasına
dönük çalışmalar iki ay öncesine uzanıyor. Dolayısıyla KOBİ’lerin teminat
yetersizliği nedeniyle krediye erişim sorunlarının aşılmasına ve işlemlerin
hızla gerçekleşmesine yönelik düşüncenin evveliyatı var. Ancak oran arttırıldı
ve daha da arttırılacağı ilan edildi.
Politika yapıcılar önümüzdeki dönemde
takibe düşen kredi oranında artış öngörüyorlar. 2017 başından itibaren örneğin
KOBİ’lere sağlanan kredi tutarının yüzde 1’inin karşılık olarak banka
tarafından ayrılması öngörülüyordu (daha önceki oran binde 5). KOBİ’lere
verilecek teminat oranının Başbakan’ın açıklamasına göre yüzde 90’a çıkarılacak
olması esasen bankaların kredi maliyetini hafifleten bir müdahale. 1 milyar
liralık kredi karşılığı 10 milyon lira karşılık ayırması gereken banka bu
düzenlemeyle birlikte sadece 1 milyon lira ayıracak, 9 milyon liranın Hazine
tarafından temini güvencesi verildiği için.
Bu düzenleme kredi hacmine olumlu
katkıda bulunabilir ancak temel bir sorunu atlıyor: söz konusu KOBİ’nin
halihazırda kredibilitesinin yüksek olması ve bilanço sorunları yaşamıyor olması
gerekli ki banka tarafından krediye uygun görülsün. Ya da KOBİ’nin yeni yatırım
ve organizayon için girişimde bulunması, zamanın uygun olduğu kararının
alınması gerekli ki krediye başvurulsun. KGF teminatı, kötüleşen ekonomik
koşullarda yatırım ve reorganizasyon kararlarını erteleyen KOBİ’lerin
davranışını otomatikman değiştirecek bir düzenleme olarak görünmüyor.
Kamunun devreye dolaysız olarak
sokulduğu ve üzerinde pek durulmayan ikinci unsur kamu kurumlarının devlet
bankalarındaki mevduatlarına faiz sınırlaması getirilmesi. Kamunun
mevduatlarına yüzde 7,5’luk faiz sınırlaması getirilmesi, yaklaşık 90 milyar
liralık mevduatın faiz getirisinin neredeyse 1/3 oranında düşürülerek devlet
bankalarında tutulması anlamına geliyor.
Kamu kurumları daha az faiz geliri
elde edecek, ancak asıl amaç devlet bankalarını kredi faizlerini düşürmeye itmek.
Bu müdahale Türkiye bankacılık sisteminde halen önemli bir ağırlığı bulunan
devlet bankaları aracılığıyla kredi piyasasına faizlerin indirilmesi
doğrultusunda açıktan müdahale edilmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda 2008-09
döneminde olduğu üzere devlet bankaları aracılığıyla çeşitli borçların
ödenmesinin ertelenmesi ya da kredi kampanyalarıyla sorunların geleceğe
ötelenmesi imkanının yaratılması hedefleniyor.
Kararnamelerin
dayanılmaz hafifliği
EKK kararları kamunun devreye nasıl
sokulduğunu ve sokulacağını gösteriyor. Ekonomik çöküntü hissedilmeye
başlandığında alınan önlemlerin kapsamını genişletiyor, etkisini katlamayı
hedefliyor. Örneğin KGF aracılığıyla KOBİ’lere verilecek teminat oranı ilk
olarak yüzde 80 şeklinde tasarlanırken, önce yüzde 85’e çekildi (22 Kasım’da
Resmi Gazete’de yayımlandı); EKK toplantısı sonrası yüzde 90’a taşınacağı ilan
edildi. Ya da kamu mevduatına getirilecek faiz sınırı yüzde 8,25 olarak
tasarlanırken geçen hafta yüzde 7,5 olarak ilan edildi.
Ancak bu kararlar ve devlet harcamalarının
radikal bir şekilde arttığı dönemdeki daralma siyasal iktidarın elindeki
seçeneklerin ortadan kaybolmakta olduğunu da gösteriyor. Bunun bir adım sonrası
siyasal İslamcı hükümet için daha düşük büyüme oranları dayatacağı için
lanetlenme anlamına gelecek Merkez Bankası faiz artışının sürmesidir. Daha
ötesi şirket zararlarının kamu zararı haline getirilmesi, özel sektörün
risklerinin ve kayıplarının katlanarak toplumsallaştırılmasıdır. 10 Aralık’ta
Meclis Başkanlığı’na sunulan anayasa değişikliği teklifinin barındırdığı
kararnamelerle yönetimin ilk örneği, eğer kabul edilirse, özel sektör için bu
tarz bir kurtarma operasyonunda sergilenecektir.
not: Bu yazı poliitkyol sitesinde 13 Aralık, 2016'da yayımlanmıştır