29 Kasım 2018 Perşembe

Ekonomideki Gerçekler

Türkiye ekonomisi ile ilgili veriler gelmeye devam ettikçe, yaşanan ekonomik krizin boyutu giderek daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başlıyor. Uluslararası kurumlardan yapılan tahminlerde, 2019 yılı için Türkiye ekonomisinin daralacağı görüşü üzerinde bir uzlaşma var. En son OECD’nin açıkladığı tahminlerde 2019 yılında Türkiye ekonomisinin 0,4 daralacağı öngörülmüş. 

Diğer yandan, son haftalarda TL’nin nispi olarak değerlenmesi ve faizlerdeki göreli düşüşler ile, bir kere daha ‘en kötüsü geride kaldı’ nakaratı dolaşıma sokulmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz haftaki yazıda, batık kredi oranının yükseldiğine, işsizliğin arttığına ve sanayi üretiminde daralmanın başladığına işaret etmiştim. Bu hafta da iki veri üzerinden, geçtiğimiz haftaki değerlendirmeyi sürdüreceğim. 

28 Kasım 2018 Çarşamba

-Mış gibi siyasetiyle kriz yönetimi

Devlet sponsorluğunda kredi genişlemesiyle yüksek büyüme oranlarına zorlanmış, küresel finansal koşulların değişmesiyle hızla krize yuvarlanmış bir ekonomide debeleniyoruz. Krizi yönetenler öyle değilmiş gibi yapmayı tercih ediyorlar. İş bilmezlikleri sıralayarak ekonomi yönetimini akla davet etmek ya da baskıcı bir rejim karşısında farklı ekonomik müdahalelerde bulunacak aktörlerin zayıflığına rağmen alternatifleri dillendirmek naif kalıyor. Fakat, bu naiflikte yine de ısrarcı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Nedenini işsizlik verilerine de değinerek açıklayacağım.

Eyy tasarruf! Geldiysen üç kere vur

Anadolu Ajansı kaynaklı ısmarlama bir haber Emeklilik Gözetim Merkezi’nden (EGM) alınan verileri yüzümüze boca ediyor. Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi’nin 15’inci yılını doldurduğunu, sistemde 85 milyar liralık birikim yapıldığını ilan ediyor. Benzer, gün aşırı çıkan haberler haneleri tasarrufa çağırıyor.

Mevzuattan muaf: Türkiye Kalkınma Partisi/Bankası

3 Ekim öğleden sonra. Meclis’te Türkiye Kalkınma Bankası’na ilişkin kanun teklifinin Plan Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında CHP, HDP ve İYİ Parti milletvekilleri çeşitli itirazlar dillendiriyor. Mevzuattan muaf olmasına çalışılan Kalkınma Bankası’nın neden böyle bir yapılandırmaya tabi kılınacağından tutun da teklifin öncelikli ele alınmasına, Türkiye’deki kalkınma hedeflerine uzanan bir tartışmadır sürüyor.

22 Kasım 2018 Perşembe

Sanayi Daralıyor, Batık Krediler ve İşsizlik Artıyor

Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin nedenleri ve krizin gelişim süreci ile ilgili konuları daha önceki yazılarda detaylı olarak ele almıştım. Tekrara düşmemek için bu yazıda bunlara değinmeyeceğim. Krizin nedenleri ve mekanizmaları üzerinde durmak yerine, üç güncel güncel verilerden hareket ederek, krizin derinleşmekte olduğuna işaret edeceğim. 

15 Kasım 2018 Perşembe

Avrupa’da Krizin Nedenleri ve Gidişatı


2008 küresel finansal krizinin başlangıcının üzerinden 10 yıl geçti. Krizin etkileri bazı bölgelerde yoğunlaşarak devam ediyor, Avrupa Birliği (AB) de bu bölgelerden biri. ABD ile kıyaslandığında Avrupa’da krizin etkilerinin çok daha uzun sürmesinin nedenleri üzerine farklı görüşler var. Bu görüşler, bir yanıyla Avro Krizi’nin nedenleri ile ilgili yaklaşımları da içeriyor. Bu yazıda, Avro Krizi’nin nedenleri ve krizin gidişatı ile ilgili üç farklı yaklaşımı ele alacağım. Bu tartışma, Almanya’dan 2018’in üçüncü çeyreğinde gelen ekonomik daralma verisi ve AB Komisyonu ile İtalya hükümeti arasında yaşanan bütçe krizi bağlamında, daha önemli hale geliyor. 

13 Kasım 2018 Salı

Müteahhit Düzeni Battı. Alternatifler Neler?

2017 tarihli bir Birleşmiş Milletler raporunda, barınma hakkının metalaştırılmasına dayanan modellerin mahzurlarına dikkat çekilmişti. Barınma hakkının metalaştırılması, konutun ve kent mekanının bir yatırım aracına dönüştürülmesini ifade ediyor. Metalaşma sürecinde, konutun barınma gibi ihtiyaç karşılama işlevi, yani kullanım değeri yerine; bir kazanç kapısı ve yatırım aracı olma işlevi, yani değişim değeri öne çıkıyor. 

Raporda konut hakkının metalaştırılması ile insan haklarının ayrılmaz bir parçası olan güvenli ve insan onuruna yakışır konutlarda yaşama hakkı ortadan kaldırıldığına değiniliyor. O dönemde, konunun Türkiye boyutunu değerlendiren bir yazıda şu noktalara işaret etmiştim

‘Piyasa temelli modellerin güvenli, erişilebilir ve yaşanabilir konut gereksinimi karşılamakta başarısız kaldığı çok açık. Elbette bu, konutların içinde bulunduğu kent mekânının da piyasa temelli modellere göre düzenlenmesi sonucunda giderek bir yatırım aracına dönüşmesinin bir sonucu. Bir yatırım aracına dönüşen kentte yaşayanların hayat kalitesi ise ikincil önemde. Bunu İstanbul’da yaşayanlar ya da İstanbul’un kuşbakışı resmini gören herhangi biri rahatlıkla anlayacaktır.’ 

Bir yıl sonra 2018’e geldiğimizde, geçtiğimiz yıl sarsıntıları hissedilen konut sektöründeki çöküşün yaşanmaya başladığını görüyoruz. Önceki gün açıklanan ‘konutta stokları eritme paketi’, barınma ihtiyacının piyasa temelli olarak karşılandığı modelin iflas ettiğini ilan etti. Konunun farklı boyutlarına aşağıda değineceğim. Ancak detaya girmeden şunu vurgulamak istiyorum: Yaklaşan yerel seçimler öncesinde, batmış bir piyasa temelli konut edindirme modeline karşı alternatiflerin tartışılması, çok daha önemli hale geliyor. 

2 Kasım 2018 Cuma

Dolar İndi, Kriz Bitti Mi?

Dolar, TL karşısında 5.50 seviyesinin altına indiğinde, Türkiye ekonomisinde yaşanan zorlukların ortadan kalktığını düşünenler çoğaldı. Hatta, ‘en kötüsü geride kaldı’ korosuna kamu banka müdürleri de eklendi. Bu yazıda, ilk olarak bu hafta açıklanan üç veri ile ekonomik gelişmeleri takip ederek, ardından başlıktaki soruya yanıt arayacağım.