30 Aralık 2020 Çarşamba

20 Aralık 2020 Pazar

Kaynayan üniversite kazanı

Türkiye’nin alacalı bulacalı üniversite evreninde yaklaşık sekiz milyon öğrenci bulunuyor. Hafta sonu sınava girecek milyonlarca adayın heyecanı ve pandemi koşullarında maruz bırakıldıkları belirsizlikler üzerine siyasal bir tepki oluşmamış durması, basınç birikimini görmezden gelmeye yol açmasın.

Buyurun yatırıma

 Mart ayının ikinci haftasından itibaren, diğer bir ifadeyle Türkiye’de pandeminin başlangıcından haziran ayına kadar geçen sürede çok hızlı bir kredi genişlemesi yaşandı. Bu dönemde Türk Lirası cinsi kredilere bakıldığında devlet bankalarının ticari kredi hacimlerini yüzde 27 artırdığını, devlet bankaları bireysel kredi hacimlerinin ise yüzde 15 arttığını görüyoruz. Özel bankalar ve yabancı bankalarda böyle bir hareketlilik bulunmuyordu. Mayıstaki hareketlenme ise aktif rasyosunun etrafından dolanma uğraşının yansımasıydı. Mayıs ayının sonunda yeniden tanzim edilen bu aktif rasyosu, KOBİ kredilerini, ihracat kredilerini paya çıkarıp bankaları daha uzun vadeli kredi vermeye zorluyor. Devlet bankaları ise yeni kredi destek paketleriyle bugünlerde tüketimi harlamaya devam ediyorlar.

Gün batsa yatırımcıya ne olur?

Hazine ve Maliye Bakanı, yabancı yatırımcıya güven veren, en liberal ülkelerden bir tanesinin Türkiye olduğunu açıklayadursun, 2019 sonunda oranı binde 2’ye çıkartılmış olan Banka Sigorta ve Muamele Vergisi’nin oranının yüzde 1’e yükseltildiği kararı bayramın hemen öncesinde yayımlandı. Yabancı para mevduatlarının, bankacılık sistemindeki toplam mevduatlara oranı halen tarihin en yüksek seviyelerinde gezindiği için döviz alım satımını caydırıcı ve gelir yaratıcı yeni bir önlem bekleniyordu. Bu kararın, Erdoğan yönetimi açısından yıllık 12 milyar TL’ye varan ek gelir yaratabileceği hesaplanıyor. Toplayacağını öngördüğü verginin çok altında gelir elde edecek olan, çok yüksek bir borçlanma temposu tutturarak yıllık hedefi kadar borçlanmayı şimdiden yapmış bir yönetim için yetersiz rakamlar. Ancak politika yapıcılar döviz alım-satımını zorlaştırmak ve bunu yaparken de dikkate değer gelir yaratmanın hiç yoktan iyi olduğunu düşünüyor olmalılar.

Dayanılmaz işsizlik, dayanıklı otoriterlik

 Bir pandemiyi atlatma bakımından önceki yüzyıllara nazaran insanlığın çok daha iyi bir konumda olduğunu belirten Noah Harari’yle yapılan ve BBC’de bir hafta önce yayımlanan mülakatta son dönemin en çok tartışılan sorusu tekrar gündeme geldi: Otoriter rejimler salgınla baş etmede daha iyi bir performans mı sergiliyorlar; ya da devamında salgın sırasındaki kamu sağlığı önlemleri otoriterleşmeyi destekleyici bir nitelik mi arz ediyor? Harari, doğru ve geniş kitleler için faydalı kararların ancak demokrasi koşullarında alınabileceğini vurgulasa da birçok ülkede otoriter politik şahıslara verilen desteğin devamlılığı ya da artışı konusunu geçiştirdi.

Borç kime kalacak?

Pandemi sonrasında devam edecek finansal oynaklıklar karşısında ve zaman zaman alt üst olacak finansal piyasalar için ne gibi önlemler alınabileceği şimdiden konuşulmaya başlandı. Bugün verilen desteklerin, yarın yüksek bir bedel oluşturacağına dikkat çeken mali muhafazakâr The Economist dergisi, arazi ve veraset vergisi yanı sıra karbon vergisinin de uygulanabileceğini belirten bir başyazıyla çıktı. Düşük büyüme oranları nedeniyle borç sorununun ağırlaşmasının beklendiğini belirtti. Bu uyarılara aldırmaz görünen ve yıllık hasılalarının yüzde 10’unu aşan miktarda açık verecek duran merkez kapitalist ülkeler için günümüzde geçerli olan düşük borçlanma faizleri büyük bir avantaj sunuyor.