30 Aralık 2021 Perşembe

1 Kasım 2021 Pazartesi

Sermayenin İç Savaşı (Kısa Kaynakça)

Pek çok kişi eleştirel politik ekonomi literatürünü takip etmediği için 'sermayenin iç savaşı' kavramı şaşırtıcı geldi. Bu kavramın yakın dönem tartışmalarda nasıl operasyonel hale getirildiğini görmek isteyenlere birkaç kaynak sıraladım.

18 Ekim 2021 Pazartesi

'Rekabetçi Kur' Üzerine

Geçtiğimiz günlerde Sözcü Gazete'sine verdiğim röportajda muhtemelen yer darlığından söylediklerimin bir kısmına yer verilmiş. Yöneltilen iki soruya verdiğim yanıtların tamamını Kriz Notları'ndan okuyabilirsiniz.

30 Nisan 2021 Cuma

Üç soruda desteksiz ve eksik kapanma

Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının resmi olarak ilan edilmesinin üzerinden neredeyse 14 ay geçti. Gelinen noktada adı “tam”, kendisi eksik 18 günlük bir “kapanma” görüyoruz. Üstelik salgının yeni dalgasında milyonlarca insana yeterli sosyal destek verilmemesi nedeniyle tahribatın ağırlaştığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Böyle olmak zorunda mıydı sorusunun net bir yanıtı bulunuyor: Hayır!

Reformcular geldi mi, neoliberalizm kaldı mı?

 2021 yılında küresel ekonomik gündemin pandemi sonrası toparlanma üzerine odaklanacağı açıktı. ABD’de Biden yönetimi yeni bir Covid-19 destek paketi açıkladıktan sonra orada durmadı. Boyutu ve içeriği müzakereler sırasında değişecek olmakla birlikte büyüklüğü 2,3 trilyon doları bulabilecek sekiz yıllık bir yatırım planı açıklandı. Altyapı ve enerji yatırımları yanı sıra emeğe yönelik destekler de öngören iki aşamalı girişim, nam-ı diğer Toparlanma Planının maliyeti ikinci aşamayla birlikte 4 trilyon doları bulabilir. Sekiz yıl boyunca, her yıl ABD ekonomisinin GSYH’nin yüzde 1’ine varacak ek kamu yatırım ve desteğinden faydalanması planı, çok uluslu şirketlerin nasıl vergilendirileceği üzerine bir tartışmada somut adımlar atılması ihtimalini artırdı.

Bitmeyen kriz ve Merkez Bankası tartışması

 Erdoğan yönetiminin 2021 planı kısaca üç ayaktan oluşuyordu. İlki, enflasyon oranından dikkate değer miktarda yüksek politika faizi belirlenmesi ve enflasyonda düşüş emarelerinin görüleceği bahar sonu, yaz başına kadar yüksek faize katlanılması. İkinci unsur, yüksek faizin yaratacağı arka plandan faydalanılması ve ters para ikamesinin gerçekleşmesi. Eklemek gerekir ki bu kısım, Merkez Bankası'nın ya da politika yapıcıların doğrudan müdahalede bulunabileceği bir kalem değildi. Daha ziyade koşulları hazırlayarak, gerekli itkiyi sağlayarak ters para ikamesinin gerçekleşmesini sağlayacaklardı. Güvendikleri sermaye girişleri işi kolaylaştıracaktı. Üçüncü ve son unsur da resmi tamamlayacak bir yatırımcı demokrasisi mesaisini şart kılıyordu: Hem IMF ve benzeri kuruluşlara selam durarak kamu harcamalarının kontrol altında olduğunun beyanı, hem de iş kurma kolaylığından teşvik politikasına kadar her alanda yatırımcı isteklerinin karşılanacağı bir programın ve eylem takviminin açıklanması.

Ekonomide zaman mekân kaymaları

 12 Mart 2021’de açıklanan Ekonomik Reformları tanıtım kitapçığını (önümdeki PDF dosyasını) açıp açıp kapatıyorum. Bir yandan da tanıtım toplantısını tekrar dinliyorum.

Mafevkine fevkalade reformlar

 Türkiye’de ekonomi yönetiminin 2021 yılı ilk yarısı için planı, yürürlüğe girdikten sonra uluslararası yatırımcıların ve IMF’nin desteğini aldı. Bu plan sıkı para politikasını takiben “ters para ikamesi”nin gerçekleşmesini, Merkez Bankası’nın rezerv biriktirmeye başlamasını, aynı dönemde enflasyonun düşme eğilimi sergilemesini ve yıl ortasında faizlerin düşürülmeye başlayacağı bir istikrar ortamının yaratılmasını öngörüyordu.

Tersiyle düzüyle dolarizasyon sorunu

 Gözlemcilere bu kadar mı olur dedirten yabancı para mevduatlarındaki artış hikayesinin, bir süreliğine sonuna gelmiş bulunmamız olasılığı hiç olmadığı kadar arttı.

Rejime taç takılacak mı?

 Erdoğan yönetimi açısından sindirilmesi zor bir darbe anlamına gelen 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde, kendi ifadesiyle “kampanyayı yönetmiş” bir siyasi danışman Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör ataması sonrasındaki gösteriler yaygınlaşırken bir tweet attı. Çok dikkat sarf etmek gerekmeyebilirdi, fakat söz konusu “spin doctor” aynı zamanda Türkiye’nin kitle desteği açısından en büyük ikinci partisinin genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu, o noktaya taşıyan kampanyalardan birisini de yönetmiş bulunduğu ve canı burnunda bir kitleye doğrudan seslendiği için kulak kabartmak gerekti.

Bir süper teşvik hikayesi

Yaklaşık üç yıl önce anlı şanlı yeni süper teşvik programı kapsamında 135 milyar TL’ye varan yatırımların destekleneceği duyurulmuştu. Teşviklerde en büyük kalemlerden biri Metcap Enerji’nin polietilen ve polipropilen üretimine ayrılmıştı. Daha önce bir yazıda değinmiştim, şimdi hikayeyi anlatma zamanı.

Sermayeyi ağırlamak

Geçen ay yatırım ortamının iyileştirileceğini beyan eden Cumhurbaşkanı “Dünyanın dört bir yanındaki yatırımcılara 'gelin, Türk misafirperverliğinin farkına varın' diyorum” açıklamasında bulundu. Ülkenin her köşesini istedikleri gibi kullanabilecek imtiyaz sahiplerine gelin sizi ağırlayalım demenin ironisi büyük. Ancak yeni faiz politikasının sonucu olarak son haftalarda Türkiye’ye hızlı sermaye girişleri gerçekleşti, gerçekleşiyor. Bu vesileyle Türkiye’de sadece Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasına giden yolda ve ertesinde değil, önceki yıllarda finansal istikrarsızlıklar sırasında da sıklıkla dile getirilen bir yanlışı ele alma gereği hissediyorum.

Yıllar süren bir yıl biterken

2020 yılının son haftasına girerken, Türkiye ekonomi yönetiminin son bir yıldaki icraatını değerlendirme vakti.

Pandemiye karşı kamusal finans

 Küresel araştırma ağı Municipal Services Project, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı ve Avrupa Borç ve Kalkınma Ağı, geçtiğimiz hafta içinde yeni bir çalışma yayımladılar. Profesör Dr. David McDonald (Queen's Üniversitesi), Dr. Thomas Marois (SOAS, Londra Üniversitesi) ve Dr. Diana Barrowclough (UNCTAD) tarafından derlenen kitabın başlığı Kamu Bankaları ve Covid-19: Pandemiye Karşı Kamusal Finans ile Mücadele olarak çevrilebilir.

Para politikasında Maradona!

 Türkiye’de Merkez Bankası'nın faiz artışına karşın döviz çalkantılarının sonu henüz gelmedi. Uluslararası gündem nedeniyle çetin geçeceği anlaşılan aralık ve ocak aylarını takiben, eğer o zamana yeni kadrolardan söz etmiyor olursak ve pandeminin sahneden ne zaman çekileceği netleşirse mevcut hava değişebilir. Bugünse kısa bir geçiş döneminin ortasında duruyoruz.

Yeni ekonomi yönetimi, eski bir drama

 Sürekli kaygı altında yaşayan ve kendini düşünmekten etrafında ne olduğunu anlayamayan Bayan Stevenson’ın kocasına telefonla ulaşma çabasıyla başlar, Lucille Fletcher’ın 1943 tarihli radyo oyunu Sorry, Wrong Number (Kusura Bakmayın, Yanlış Numara olarak çevrilebilir). Her seferinde meşgul sesini duymaktan bıkıp operatörü arayan Bayan Stevenson yardım talebinde bulunur. Operatör bağlantı kurmakta başarılı olur, ancak aslında ana karakterimizin başka bir telefon konuşmasına kulak misafiri olduğunu okuruz. İki adamın konuşmasında George isimli katile bir kadını öldürme talimatı verilmektedir: Kansız ve çabucak. Mücevherler de çalınacak ki soygun görüntüsü verilsin.

Kur krizi, reloaded

 Sanki iki yıl öncesine ışınlandık. Fakat bu sefer, sersemletici değer kayıpları faiz artışı sonrasında geldi. Faiz son üç ayda beş yüz baz puandan fazla arttı (politika faizi gösterge niteliği taşımadığı için ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinden bahsediyorum, bu satırlar yazılırken yüzde 13’ü de aşmıştı) ancak para birimi değer kaybı daha uzun süreye yayılarak devam ediyor.

Offshore para trafiği ve toplanamayan vergiler

 Türkiye’de politika yapıcılar gelir dağılımını bozan mevcut vergi düzenini itinayla koruyor. Özel tüketim vergisi, ithalde alınan KDV ve gelir vergisi ile esas parayı toplayan Maliye aslında tahakkuk eden vergilerin önemlice bir kısmını toplayamıyor, ancak yine de esasen tüketimi vergilendirerek yola devam edilebiliyor.

Kamu özel işbirlikleri devletleştirilebilir mi?

 Türkiye’de yıllardır çeşitli altyapı ve inşaat projelerine devletin verdiği garantiler ve bu garantilerin yarattığı yük tartışılıyor. Artık tartışmayı bir sonraki aşamaya taşımak gerekli. Ancak söz konusu kamu özel işbirlikleri (KÖİ) olunca uzun bir giriş ve hatırlatmalar sonrasında esas konuya girebileceğiz.

Covid-19’dan konut palazına uzandık

 Para arzının hızla artması, bu para yeni yatırımlara yöneliyorsa olumsuz sonuçlar doğurmayabilir. Son yüzyılın en büyük salgınının ortasında para arzının artması, daha fazla borçlanma ve zorla kredi hacminin artırılması uğraşı birçok ülkede standart politika tepkilerine dönüşmüş olabilir. Ancak “çürümüş bir şey var” Türkiye söz konusu olduğunda.

Yıkılmadı ama tadilatta: Ekonomide devridaim makinesi

 Hazine’nin temmuz ve ağustos aylarındaki borçlanma temposu ve bu borcun döviz cinsi olması 'birileri çıldırmış olmalı' dedirtebilir. Büyük olasılıkla Türkiye 2020’de tarihinin en büyük net borçlanmasını gerçekleştirmiş olacak.

Müjdelerden trajedilere

Türkiye’de bir hafta öncesinin olay ve açıklamalarına dair bir yazı kaleme almak, bugünün gündemini kaçırmak anlamına gelebiliyor. Biri eski rejimin ana muhalefeti konumundaki partinin Cumhurbaşkanı adayı olmuş, diğeri Erdoğan sonrasının lideri olmak için çırpınan iki siyasi figürün açıklamalarını sadece birkaç gün sonra ele almak da aynı kadere mahkum. Siz bu satırları okurken, yeni bir müjde, bunun maliyeti, girişilecek işin akla yatkınlığı tartışılıyor olacak. O tartışma layıkıyla sonuçlanmadan muhtemelen bir dış politika krizi tartışılacak, araya infial yaratacak bir toplumsal skandal dahi girebilir.

Sınırlı veri, sınırsız pandemi

Yoğun bakıma aktarılan ve entübe olan hastaların sayılarının 29 Temmuz’dan itibaren yayımlanmamasına günlük yeni vaka sayısının neredeyse değişmemesi eşlik edince Türkiye’de gerçekte kaç Covid-19 hastası var sorusu tekrar sorulmaya başlandı. Bazı illerde pandemi servislerinin yeniden açılmakla kalmayıp yüzde 100 doluluğa ulaştığını sağlık çalışanları ve hasta yakınlarının açıklamalarından öğreniyoruz. Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Mustafa Necmi İlhan gidişat nedeniyle vatandaşı suçlamaktan kendini alamazken işler çığırından çıkıyor olmalı ki, İçişleri Bakanı salgın dönemindeki en kapsamlı denetimin bu satırların yazıldığı 6 Ağustos Perşembe günü yapılacağını “Kontrollü Sosyal Hayat” sloganıyla açıkladı.

Sorunlar ortada, muhalefetin yanlışı da

 Küresel Kuzey’de pandemi sonrasındaki toparlanma yol haritası, henüz netlik kazanmadı. Ancak istihdam destekleri, sermayenin ücret maliyetlerinin bir kısmının üstlenilmesi, ucuz kredi temini ve benzeri yöntemlerle, hatta zaman zaman devletin daha doğrudan işe el attığı destekler sunulması ile ekonomik daralmanın hafifletilmesi tercihi 2020’ye damga vuruyor.

Bize küçük balonlar hazırlanıyor

 Ülke ekonomisinin büyük bir sıçrama (hece fazlası olmayanından) eşiğinde olduğuna dair propagandanın birkaç ayağı var. Bunların başında Türkiye’de resmi işsizlik oranının salgın başlangıcında düşük kaydedilmesi, faizlerin 2020’de bir süreliğine de olsa düşüş sergilemesi, konut ve otomobil piyasalarında görülen canlanma geliyor. Borsa endeksinin son 5 ayın en yüksek seviyesine gelmesi (7 Temmuz) resmin en önemli parçalarından. Üst perdeden gelen “Türkiye’nin ekonomik bir krize gireceğini söyleyenler, böyle bir krize maddi, manevi ve siyasi yatırım yapanlar, pandemi dönemimizdeki performansımızla hüsrana uğradı ve uğramaya devam edecek” açıklamaları ile “hiçbir şey olmadı ve güçlüyüz” söylemi tamamlanıyor.