6 Aralık 2019 Cuma

Asgari ücret 2020'de ne kadar olmalı?

İşçi, işveren temsilcileri ile Erdoğan yönetimi adına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanının yer aldığı Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını hafta içinde düzenledi. 10 Aralık’ta ikinci toplantı düzenlenecek, ay sonu gelmeden asgari ücret ilan edilecek.

İşçi temsilcisi Türk-İş ve işveren temsilcisi TİSK arasındaki uyuşmazlık kendisini gösterirken, uzlaşı ile belirlenen geçen yılın asgari ücretini hatırlatan Bakan, aynı yaklaşımı görmek istediğini vurguladı, işçiyi enflasyona ezdirmediklerini belirtti. Asgari ücretin reel olarak gerilemediği 2019 yılına ve TÜİK’in açıkladığı enflasyona bakıldığında Bakan haklı görünebilir. Ancak Dolar bazında asgari ücretin (kur hedeflemesi olmasa daha gerileyecek olsa da) önceki yılların gerisinde kaldığını biliyoruz.  Ayrıca hesapların ayrıntısına girdiğimizde kazın ayağının öyle olmadığını da görüyoruz.



Geçim maliyeti ne kadar?

Asgari Ücret Tespit Komisyonu her yıl TÜİK’in açıkladığı geçim maliyeti rakamına bakıyor, biz işçi temsilcilerinin düştüğü şerhle, görüşmeler sırasındaki ya da sonrasındaki açıklamalardan bu hesabı öğreniyoruz. Geçen yıl TÜİK’in komisyona sunduğu bir işçi geçim maliyeti 2213 TL idi. TÜİK ortalığın karışmasını engellemek için bu rakamı açıklarken nasıl bir hesap yaptığını ifade edip, bunun her işçiye verilecek ücret gibi algılanmasının uygun olmayacağını, ağır statüdeki işlerde çalışan bir işçinin asgari geçim maliyeti hesabı olduğunu açıklıyor.

Türk-İş ise aylık yayınlanan açlık ve yoksulluk sınırı bültenlerinde düzenli olarak bu sınırları ve bir işçinin geçim maliyetini açıklıyor. Kasım 2019’da bir işçinin geçim maliyeti rakamı 2578 TL. Buradaki hesap Hacettepe Üniversitesi Sağlık Teknolojisi Yüksek Okulu’nun sunduğu beslenme kalıbına dayanarak 3500 kalori alan bir işçinin geçimine dayanıyor. Gıda harcamalarının toplam harcamalarının yaklaşık yüzde 30,7’sine denk geleceği üzerinden yapılmış bir çıkarsama karşımızdaki. Oldukça mantıklı olan bu çıkarsama alt gelir gruplarında hanelerin gıda hacamalarının (güncellenen ve alt gelir gruplarının harcamalarını tam olarak yansıtmayan TÜİK enflasyon sepetindeki varsayımdan farklı olarak) bu grupların bütçelerinin üçte birine yaklaştığını göz önünde bulunduruyor.

Türk-İş’in Ankara sınırlı örneklemi ve mevcut varsayımlara bakarak tekrarlayabileceğimiz, TÜİK’in hesabı ile kısmen teyit edilen ve konunun ilgililerinin bildiği mesele şu: Bir işçinin geçim maliyeti için kesin şudur diyerek bir rakam vermek mümkün değil ancak referans rakamlar olarak TÜİK hesabı ya da Türk-iş geçim maliyeti rakamı Türkiye’de 2019 yılı sonunda bir işçinin 2500-2600 TL altında aylık ücretle geçinmesinin mümkün olmadığına işaret ediyor.

Hesap ortada

Asgari ücret ne kadar olmalı cevabının rakamsal bir yanıtı dolayısıyla var. Minimum geçim maliyetine öngörülen enflasyon kadar bir ek yapılmalı. Sonradan telafi edilecek bir düzenleme söz konusuysa ilk altı aylık öngörü ile belirlenebilecek rakam söz konusu edilebilir, ya da böyle bir telafi mekanizması düşünülmeden “işçiyi enflasyona ezdirmemek” amacıyla öngörülen enflasyon oranının bütünüyle geçim maliyetine eklenmesiyle net bir rakama ulaşılabilir. Dolayısıyla öngörülen enflasyonun yarısını eklediğinizde 2700, tamamını eklediğinizde 2800 TL bandına ulaşırsınız. TÜİK’in henüz elimizde olmayan ancak kısa süre içinde açıklayacağı hesabına öngörülen enflasyonun eklenmesi bundan daha düşük ancak yakın bir rakam çıkartacaktır.

2020 yılı için asgari ücretin 2700-2800 TL olarak belirlenmesi, aile durumu ve çocuk sayısına bağlı olarak bu rakama ek yapılması gerektiği ortaya çıkıyor.

Ancak çok önemli bir ama var.

Temel ücret olmamalı

Asgari ücretin bir işçinin alması gereken ücretmiş gibi anlaşılmasına tepki gösteren işveren temsilcisi Akansel Koç’un yaptığı açıklamada bir nokta önemli. Koç’un ilk toplantıda yaptığı açıklamaya göre asgari ücret geçim ücreti değil en alt ücret olarak görülmeli. Doğru bir tespit, ancak bilinçli bir çarpıtmanın parçası olarak dillendirildiği için eksik bırakılmış. Koç bunu söylerken geçim maliyeti değil verilecek en düşük rakam referans alınmalı demiş oluyor.  

Türkiye’de işçilerin yüzde 42’sinin asgari ücret ve altında ücret aldığı tahmin ediliyor (2017 yılı hesabı, asgari ücret ve altı gelir alanların memurlar hariç ücretlilere bölünmesiyle elde edilen oran).

Asgari ücret komşuluğunu da dikkate alırsanız asgari ücretin Türkiye’de temel ücret olduğu sonucuna varıyorsunuz. Aşağıdaki ünlü grafik Eurostat’tan. 2010 verisine göre aradaki fark açık. Bugün oran biraz daha düşük olmalı ancak örneğin 2017’de asgari ücret üzerinden prim ödeyenler sigortalıların yüzde 35’ini oluşturuyordu.

Dolayısıyla halen aynı rezalete bakıyoruz. Koç bir tanımı ortaya atıp sonra bunu çarpıtıyor. Tanımın gereğini yapmak gerek. Asgari ücreti temel ücret olmaktan çıkartmak gerek.


Ancak asgari ücret temel ücretin belirleyicisi ise ne yapılmalı? Yapılması gereken asgari ücreti geçim maliyetinin altında belirlemek midir? Tam tersine OECD ülkelerinin çoğunda olduğundan farklı olarak Türkiye’de asgari ücret daha seyrek görülen bir minimum ücret konumunda olmadığı için, başka bir deyişle Türkiye’de temel ücret haline getirildiği için (sorumlular bellidir) geçim maliyetinin üzerinde bir rakamın belirlenmesi gereklidir. Kısacası, 2800 TL yeterli değildir (DİSK’in 3200 TL kampanyası bu nedenle anlamlıdır).

Rakamın kaç olacağına yönelik olarak daha ötesini söylemeye gerek var mı emin değilim. Sanıyorum derdimi ifade etmişimdir. Bonusla bu kısmı kapatayım: TÜİK’in hesapladığı geçim maliyetinin altında asgari ücretin belirlenmesi nedeniyle tek bir işçinin 2019 yılındaki nominal kaybı 2310 TL’dir. Her yıl binlerce TL kayba maruz bırakıldığımızı ısrarla dillendirmek gerekiyor. 



Nasıl oluyor?

Dünyadan bihaber davranan çok sayıda uzman etrafta dolaştığı için bir ek yapmak şart: Soran olursa geçim maliyetinin altında belirlenen asgari ücretle milyonlar nasıl geçiniyor diye, kısaca yanıtlamaya çalışayım: Kötü beslenerek, temel ihtiyaçları layıkıyla karşılamayarak. Ve elbette, borçlanarak, borca takla attırarak, bir de aradaki farkı daha uzun süre çalışıp ek işlerle kapayarak. Çalışma saatlerinin uzunluğu açısından Türkiye’nin OECD ülkeleri içerisinde ve Dünyada ilk sıralarda yer almasının başka bir açıklaması bulunmuyor. Halk sağlığı sorunu olarak nitelenebilecek çok sayıda hastalığın arkasında yaşam koşullarımız ve uzun süre kötü koşullarda çalışmamız bulunuyor.

Hakikaten son... şu dezenflasyonculara değinmemek olmaz. Yüksek asgari ücret enflasyonu azdırır diyen paşalara diyecek söz bulmak zor, biliyorum. 12 saate varan çalışma karşılığı 80 TL yevmiye alsınlar, konuşacak mecalleri kalırsa, nasıl geçinecekleri konusunda yine de bir fikre sahiplerse dinleyelim. Yoksa sussunlar. Sadece onlar da değil, Türkiye’de çalışanların neredeyse yarısının insanlık onuruna aykırı ücretlerle sefalete mahkum edilmesinin kaçınılmaz olduğunu, alternatif bulunmadığını söyleyenler sussunlar. Belki rezillikleri çabuk unutulur.