Bakanın sunumunu dinlemeye giden bürokratların çocuksu sevinçleri nereden kaynaklanıyor olabilir? Nasıl bir heyecan fırtınasıdır ki Bakan konuşmayı bitirdiğinde, komisyonda ender tartışmalar dışında daha önce görülmemiş bir alkış tufanı kopuvermiştir? Sabah kalktıklarında ayna karşısında prova yaptıklarını düşünüyorum koca koca bürokratların. Ne kadar havasızdır o komisyon odası, kim bilir? Hesap vermeye gittikleri yasama organına, esasen, yürütme temsilcisine “yaşa, varol!” demek için gittiklerini zannedenlerin hoyratlığı oksijen mi bırakır ortamda? Kabına sığmayan heyecanları sabah kahvaltılarında fazla kaçırıp kemerlerini gevşetmelerine vesile olmuş mudur? Acaba bitirdikleri sağlıkta dönüşüm sürecinin tepesine tüy dikme töreni olarak mı görüyorlardı bütçe görüşmelerini? Deli sorular…
Ses getiren alkış olayı, Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşmeler sırasında börek servis edilmesi, ya da muhalif vekillerin Cumhurbaşkanlığı avukatı avına çıkması gibi acınası sahnelerin devamı. Bir yok oluş sahnesinde, oturdukları sıraların fotoğraflarını paylaşmaya devam eden vekillerin heyecanı, tamamlıyor resmi. Alkış olayı dışında görüşmelerden pek haber çıkartamayan basın mensuplarının biçareliği da son fırça darbesi olabilir.
Oysa mutlu bir tesadüfle bütçe görüşmeleriyle aynı gün açıklanan sağlık harcamaları istatistikleri çok şey anlatıyor. Bütçe ve bütçenin nasıl kullanıl(a)madığını utangaç bir şekilde anlatan Sayıştay raporları ve sonrasında olanlar belki daha fazlasını.
SAĞLIK İÇİN NE KADAR HARCAMIŞIZ?
Sağlık Bakanlığı 2020 yılı bütçe teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanırken aynı saatlerde açıklanan 2018 yılı sağlık harcamaları istatistikleri bir süredir çok açık izlenebilen eğilimin güçlenerek devam ettiğini gösteriyor. 2018 yılında yapılan 165 milyar TL’lik sağlık harcamasının dağılımı bize dönüşüm sürecinin sonunda gelinen yeri özetliyor.
Buna göre eczaneler ve tıbbi malzeme sunanların gelirleri 2003 yılından bu yana reel olarak yüzde 25 artmış. Ayakta bakım hizmeti veren doktorlar ve kliniklerin enflasyondan arındırılmış gelir artışı da benzer seviyede. Hastanelerin gelirlerindeki reel artış ise bunları katlıyor ve yüzde 148. AKP döneminde genel devlet sağlık harcamaları içinde SGK’nın harcamalarındaki artışa da dikkat. Aşağıdaki tabloda aktardığım üzere sağlık harcamalarının yarısının kaynağı olan SGK’nın harcamaları hızla artmaya devam ederken, bu paranın esasen hastanelere gittiği görülüyor. Oransal olarak ayakta bakım hizmeti sunanlara yapılan ödemelerdeki artış çok daha fazla, ancak yekûn bakımından bu rakam SGK’nın hastanelere 2018 yılında ödediği 46 milyar TL ile karşılaştırılamaz.
2018 yılında SGK, bütçeden aktarımlar ve resmi açık rakamı bir arada alındığında 150 milyar TL kadar açık verdi. Hastanelere SGK’dan giden paradaki reel artış oranı AKP döneminde yüzde 204. Hastanelere hanelerden giden para miktarı da hızla artıyor. Burada AKP dönemi reel artış oranı ise yüzde 385. Sağlık harcamaları istatistiklerini düzenli olarak takip eden İsmet Özkul “Dönüşümün külfeti SGK’ya, nimeti hastanelere” demişti, bir yıl önce. Aynı eğilim devam ediyor. Belki hanelerin sağlık harcamalarındaki artış eğiliminin de dikkat çekici olduğunu eklemek gerekir. Hanelerin toplam sağlık harcamaları içindeki payı yüzde 17,3’e yükselirken, hanelerin cepten sağlık harcamasının bir yıl içinde yüzde 19 artış göstererek 28 milyar TL’yi aşmış olması “Dönüşümün nihai külfeti hepimize” dedirtiyor.
‘ÇİLELERE GÖĞÜS GEREN, DERTLİ GÖNÜLLERE GİREN’
2020 yılında şehir hastanelerine 10,4 milyar ödeyecek olan, 2022’ye gelindiğinde Sağlık Bakanlığı bütçesinin üçte birini şehir hastaneleri ödemelerine ayıracağını tahmin eden Bakanlığın önceki tahminlerini nasıl revize ettiği ve şimdi rakamları nasıl indirdiği de görüşmeler sırasında açıklığa kavuştu. Kamu-özel işbirliğiyle yapılan şehir hastaneleri projeleri o kadar büyük bir yük getiriyor ki, artık bunların genel bütçeden karşılanarak yapılmasına karar verilmiş. Yüklenicilere yapılan aktarımın Bakanlığı ve Bakanlıkla birlikte bütün bir ülkeyi batırması ihtimali yatırım programına daha önce alınmış 10 şehir hastanesinin genel bütçe kaynaklarıyla yapılacağının ilan edilmesine yol açmış duruyor.
Kamuoyu büyük vaveylayla başlanan ve kamunun cebinden hiçbir şeyin çıkmayacağı ima edilen KÖİ projelerinden hastane inşaatları ve işletmeleri bağlamında vazgeçildiğini, Bakan, bürokratları tarafından alkışlanmadan birkaç dakika önce öğrenmiş bulundu. Hemen ardından geldiği için sanki alkışlar çilelere göğüs geren Bakanın kararlılığını da tebrik içindi.
Bakanın ifadeleriyle “sağlıkta gelinen son nokta” şehir hastaneleri zaten yıllarca alkış aldı. Kamu özel işbirliğiyle yapılıp Bakanlığın bütçesinin üçte birini yutma noktasına gelince alkış. Altından kalkamayıp genel bütçeye kaydırınca alkış. On puan, on puan…
HİÇBİR SORUN YOK, NEREDEN ÇIKARTIYORSUNUZ CANIM?
Sağlık Bakanının YouTube’a yüklediği videodaki alkış sahnesi ikinci saniyede kesildiği için hangi bürokratlar ne kadar alkışladı tespit etmek benim gibi dışarıdan takip edenler açısından çok zor. Ancak alkışlayanlar arasında Sayıştay yetkilileri olmasa gerek diye düşünüyorum. Sayıştay’ın konumu açısından değil, çünkü Meclis adına denetim yetkisi yürüten Sayıştay bürokratları böyle bir şey yapsalar dahi yadırgamayacağımız kıvama getirildik. Yine de bunu ayrıca belirtme nedenim Bakanlıkla Sayıştay arasının limoni olması. Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sonlanırken Bakan, Sayıştay raporlarını yalanladı. Ardı arkasına ve dakikalarca…
Örneğin, Bakana göre borç üstlenimi bulunmuyor: “Ben net söylüyorum, ne Maliye Bakanlığı ne Sağlık Bakanlığı borç üstlenim anlaşması asla imzalamamıştır. Bir daha tekrarlıyorum: Ne Maliye Bakanlığı ne Sağlık Bakanlığı hiçbir şekilde borç üstlenim anlaşması imzalamamıştır.” (12 Kasım tarihli Plan ve Bütçe Komisyonu Tutanağı, s. 293). Eğer böyleyse elde edebildiği sözleşmelerde yer alan hükümlerden, idarenin, yetkisi olmadığı halde fiilen borç üstlenimi taahhüdünde bulunduğunu çıkartan ve bu taahhüde ilişkin hükümlerin yetkili olmayan makamlarca imza altına alındığını belirten Sayıştay yalan söylemiştir. Kısacası Bakan Sayıştay’a yalan söylediler diyor.
Sorulardan bunalırken tüm belgelerin Sayıştay’a iletildiğini iddia ediyor. Tutanaktan Bakanın cümlelerini okuyoruz: “İhale dokümanları, veri odası dâhil talep edilen tüm belgeler 24/10/2018 tarihinde tutanakla Sayıştay uzmanına teslim edilmiştir.” (s. 296). Eğer böyleyse, şehir hastanelerinin ihale dokümanı ile yatırım ve işletme dönemine ait sözleşme ve ekleri (müşavirlik hizmetleri alımları dâhil) yazılı ve sözlü olarak Sağlık Bakanlığından talep edilmiş olmasına rağmen temin edilmemiştir açıklamasında bulunan Sayıştay yalan söylemektedir.
Olayın son perdesi daha ilginç: Sağlık Bakanlığına, Sayıştay, kendisine teslim edilen belgelerin yeterli ve uygun olduğuna dair 11 Kasım 2019’da yazı yazıyor. Bakanlık bütçe görüşmelerinden saatler önce!
Yazılan bu yazı yanı sıra Bakanlıkla ilgili kamu zararını içeren bir yargı raporu olmadığına dair ekim ayı tarihli bir yazışmaya atıfla kendisini savunan Bakan, uygunsuzluk durumu yok diyebiliyor. Sonuçta ya bu yazışmalar Bakanın elini rahatlatmak için aceleyle yapıldı, ya da Sayıştay denetmenleri görevi suiistimal ederek ellerinde sözleşmeler ve yeterli belgeler olmasına karşın kendilerine sözleşmelerin verilmediğini yazdılar. Nereden baksanız saçma, nereden tutsanız olmaz. Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey olmuş.
‘HERKES HAYATINI YAŞAR’
Kısacası, hastane sahibi Sağlık Bakanı, okul sahibi Eğitim Bakanı, otel sahibi Turizm Bakanı olunca bir başka oluyor bütçe görüşmeleri.
Elleri patlayıncaya kadar Bakan alkışlayan bahtiyarlar hangi hastanede yönetici olmayı planlıyorlar acaba? Kamu zararı yoktur diyen Sayıştay yazısı Bakanlığa bütçe süreci başlamadan hemen önce iletildiğine göre, 2018 yılına ilişkin Sağlık Bakanlığı denetim raporunu yazan ve çoktan yargılama süreci başlatmaları gereken Sayıştay denetçileri şimdi istifa etmeyi düşünüyorlar mıdır, yoksa istifaya mı zorlanmışlardır? Yoksa Sayıştay’ın geri adım attığı yazının altında onların da mı imzası vardır? Onlar da döner kapı planlarına mı girişmişlerdir? Kafamda deli sorular… Alkışlar, alkışlar.
not: bu yazı 15.11.2019'da gazeteduvaR'da yayımlanmıştır.