29 Ocak 2019 Salı

Halimiz Yasaya Tabidir

Gıda fiyatlarında yükseliş devam ediyor. Denetimlerin artacağı haberleri sonrası marketlerde pahalı sebze ve meyvelerin raftan indirilmesi gündeme geldi. Son on yıllarda görülmedik şeyler yaşıyoruz.

Buraya gelişi hatırlayalım:

20 Eylül 2018’de açıklanan Yeni Ekonomi Programı 2018 yılı enflasyon hedefini yüzde 20,8, 2019 enflasyon hedefini yüzde 15,9 olarak belirledi. 2018 yılı hedefine ulaşılamayacağı Ekim ayında ortaya çıkınca fiyat denetimleri yoğunlaştırıldı ve takibinde Enflasyonla Mücadele Programı ilan edildi. Tam adıyla Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı bir internet sitesinden kampanyaya katılan firmaları duyurdu, “mücadeleye destek veriyoruz” banner’ları AVM’leri kapladı, mevcut şikayet hattının daha etkin kullanılacağı ilan edildi…

Ancak döviz krizinin fiyatlara yansımasına engel olmak mümkün değildi. Bu nedenle Ekim ayı sonunda vergi indirimleri devreye sokuldu. Sonrasını biliyoruz, talebin hızla düşmesi ve vergi indirimi etkisiyle, TÜİK sepetindeki ağırlıkların da katkısıyla, gıda fiyatlarının yıllık artışı yüzde 25’ler civarında olsa da yıllık enflasyonun yüzde 20,3 olarak tescili. Resmi olarak hedef tutturuldu, ancak gıda fiyatlarındaki artış devam ettiği için halk nezdinde bir karşılığı olmadı.

Türk-iş’ın Ocak 2019 Bülteni Gıda fiyatlarında yıllık artışın yüzde 24,3 olduğunu belirtiyor. Türk-İş’in yayınladığı dört kişilik bir aile için açlık sınırı da Ocak 2019’da 2008 TL’ye ulaştı.


Üretici Tüketiciyle Buluşsa, Bir Düşünün Abiler

Ekim ayında hızla yükselen fiyatlar nedeniyle bir Hal Yasası da gündeme gelmişti. Aracılığı bitirecek, yüksek komisyonları kaldıracak, memlekette yerleşen “nereye gidiyoruz?” havası dağıtılacaktı.

Hal Yasası bölge hallerinin kurulmasını, komisyoncuların kar marjının azalmasını hatta komisyon mekanizmasının kaldırılmasını hedefliyordu. 137 sebze meyve hali, 30 bölge haline indirilecekti. Kuruluş izni Bakanlıkça verilen anonim şirketler işi devralacaktı. Kurulma ve işletilmenin TOBB koordinasyonunda gerçekleşmesi düşünüldü. Her halükarda sorun aracılıkta, komisyonculuktaydı. Esas mesele komisyonculuğa darbe vurmaktı.

Dolayısıyla yüksek girdi maliyetlerini indirme ihtimali olmadığı için fiyat baskılaması mantığını ön planda tutan bir taslak çıktı... Kısa özet şu: Sebze meyve zayi oluyor, tekelleşme sağlayalım, standartlaşma getirelim, teknolojiyi kullanalım, komisyoncular da bu yapıya tüccar olarak dahil olduğunda o aracı maliyeti ortadan kalkar...

Kalkar mı?

AA’nın geçtiği haberde Aralık sonunda Ruhsar Pekcan Hal Yasasını (Taslağını) överken şöyle alıntılanmıştı:

“Üreticiyle tüketiciyi buluşturacak, tüketici birliklerine yüzde 30 yer verecek, diğer kira oranlarından yüzde 75 daha ucuz olacak, daha az verginin ödeneceği, soğuk zincire taşınacak bir proje. Ürünler çok heba oluyor. Dolayısıyla artık kimse üretici bile olmak istemiyor. O yüzden üreticinin desteklenmesi gerekiyor. Üreticilerimizi ve üretici birliklerimizi desteklemeyi amaçlıyoruz. Üretici birliklerimizi, üreticilerimizi güçlendirebiliriz. Komisyoncuların da üretici birliklerine dahil olmalarını, kayıt altına girmelerini ve tüccar olmalarını istiyoruz.”

Bir mutluluk tablosu, üretici tüketiciyle buluşacak, zincir kısalacak; el ele şarkı da söylerler mi acaba?

Takvimler Değiştirilirken?

Komisyoncular büyük tepki gösterdi. Ayrıca maliyetlerde herhangi bir düşüş olmadığı için enflasyonda düşüş gıda fiyatlarında düşüş anlamına gelmedi.  Komisyoncular tarımdaki finansman sorununda önemli bir aracı görevi görüp fahiş getiri elde etmenin de ötesine geçebildiler. Lobi faaliyetleriyle, 2 ay boyunca pişirilen yasayı durdurmak gibi bir güçleri olduğunu da gördük.

Ancak gıda fiyatları kontrol altına alınamadı. Pazar ve marketten çıkanların şaşkınlığı ve öfkesi iktidarı kaygıya sürüklüyor. Söz konusu gıda olduğunda angst’ımız kontrol edilemez hale geliveriyor.

Türkiye’de biraz abartarak ifade edecek olursam, nasıl her ölümlü sırayla iktidarın öfkesini tadıyorsa, şimdi de aracılar ve marketler bu öfkenin hedefindeler. Raftan mal indiriyorlar, denetimden sıyırmaya çalışıyorlar ya da göstermelik denetimlerde ceza ödeyip markaları zarar görmeden kapatma peşindeler. Bu arada Bakan Pekcan talimatların sonucunu beklediğini açıkladıktan sonra Hal Yasasının halen gündemde olduğunu ekledi.

Eğer yasa yürürlüğe girerse, ortaya çıkacak düzenleme ile ilk taslak arasındaki farkları incelemek gerekecek. Ancak krizin etkisinin görülmeye devam edeceğini gıda fiyatlarında düşüşün söz konusu olmadığını, belki artış temposunun azalabileceğini, teşvik politikasında ve tarımsal planlamada bir değişiklik olmaksızın ithalat düzenlemeleri ile fiyat indirmenin de orta vadede ters tepebileceğini söyleyebiliyoruz.

Türkiye ilginç bir ülke… Üretim denilince halen akla tarımsal ürünlerin geldiği, gıda fiyatlarındaki oynamalara hassasiyetin çarpıcı düzeyde olduğu bir ülke. Burada The Economist’in BigMac endeksi, ya da Mehmet Şimşek'in çok sevdiği satın alma gücü paritesine göre kişi başı gelir hesabından ziyade soğan endeksi iş görüyor. Belki de iyi ki öyle, aksi takdirde ekonomi yönetimindekilerin beceriksizliğine işaret etmek bu kadar kolaylaşmazdı.