2008 finansal çöküşü sonrası dünya genelinde anlamlı bir
ekonomik toparlanma yaşanmadı. Uluslararası Çalışma Örgüt’nün (ILO) son raporunda
ekonomik durgunluğun emek piyasalarına yansımaları üzerinde durulmuş. ILO’nun
2017 yılı için dünya genelinde emekçilerin durumu ile ilgili üç temel gözlemi
var: (i) İşsizlik artıyor, (ii) güvencesizlik sürüyor, (iii) “çalışan
yoksulların” oranındaki azalma yavaşlıyor. Bu yazıda, dünya genelinde emeğin
giderek kötüleşen çalışma koşullarının bazı sonuçları üzerinde durdum.
İşsizlik Artıyor
ILO’nun ilk tespiti, 2017 yılında işsizliğin küresel
düzeyde artmaya devam edeceği. 201 milyon olan küresel işsizliğin üzerine
2017’de 3.4 milyon kişinin daha ekleneceği tahmin ediliyor. Ancak bu genel
rakamın detaylarına bakıldığında, işsizlik artışının esas olarak “yükselen
piyasalar” olarak adlandırılan ülkelerden kaynaklanacağı tespit edilmektedir. Bu
tespit, bir süredir üzerinde durduğumuz, küresel krizin üçüncü aşamasının
yükselen piyasaların düşüşü olarak gerçekleştiği vurgusu ile uyumlu bir
gelişme.
Güvencesizlik ve “Çalışan Yoksulluğu” Baki
ILO’ya göre, kırılgan istihdam (vulnerable employment) biçimleri, toplam istihdamın yüzde 42’sini
oluşturmaya devam edecek, dünya genelinde 1.4 milyar çalışan güvencesiz
koşullara mahkum edilmiş durumda. Yine aralarında Türkiye’nin de olduğu
yükselen piyasalar açısından bakıldığında durum daha da vahim, her iki
çalışandan biri güvencesizlik koşullarına mahkum olmuş durumda. Raporda altı
çizilen üçüncü gözlem, “çalışan yoksulluğunun” (working powerty) sürüyor olması. Buna göre her ne kadar çalışan
yoksulların oranı zaman içinde azalma eğilimi gösterse de, 2017 itibariyle bu
azalma hızının yavaşlayacağının altı çiziliyor.
Kaynak: WSJ |
İşsizliğin ve Güvencesizliğin Sonuçları
ILO raporunun özetlediği çalışma koşulları farklı
açılardan değerlendirilebilir. Burada, raporun sonuçlarına işçi sınıfının
örgütsel kapasitesinin zayıflaması açısından bakacağım. İşsizliğin ve
güvencesizliğin artmasının üç temel sonucu var. İlki, çalışanların daha düşük
ücretlere razı gelmek zorunda kalmasıdır. İkincisi, dışarıda çalışmak için
bekleyenler varken mevcut çalışanların kötü çalışma koşullarını iyileştirme
yönündeki mücadelelerinin zemin kaybetmesidir. Üçüncüsü, çalışanların daha uzun
mesailere zorlanmasıdır. Bu üç sonuç, esasında kapitalizmin 1970’li yıllardaki
krizinden çıkışı için geliştirdiği emeği güçsüzleştirme programının
(neoliberalizm diye de okunabilir) bugünkü yansımaları olarak görülebilir. Bu
sonuçları topladığımızda karşımıza çıkan durum, çalışanlar arasındaki rekabetin
artması ve sendika gibi dayanışma ve mücadele örgütlerinin altının oyulmasıdır.
Çalışanları sürekli güçsüzleştiren bu yapısal durumun iki
temel sonucu var: (i) Kriz sonrası politika tepkisi daha fazla neoliberalizm
olarak şekillendi, (ii) bu politika tepkisinde tıkanıklıklar olduğunda dahi,
yapılan tadilat çalışanların lehine bir sonuç ortaya çıkarmadı. Gerçekten de,
ekonomik krizin patlak verdiği tarihsel anda emek hareketi yapısal olarak
kapasitesi böylesine daraltılmış bir durumda olmasaydı, ne Trump iktidarını, ne
de yükselen sağ-popülizmi konuşuyor olacaktık. ILO raporunun sonuçları aynı
zamanda krize karşı neden soldan bir tepki gelişemiyor sorusunun yanıtlanması
için de önemli veriler sunuyor.
Tarih Solu Geri Çağırıyor!
Bakmayın Davos Zirvesi’nde gelir eşitsizliklerinin gündem olmasına. Tartışılan konuların arasında
çalışanların pazarlık güçlerini artıracak ve sendikaları güçlendirecek
politikalar yok.
Ekonomik canlanma için talebin yaratılması ve “aşırı” siyasal görüşlerin
törpülenmesi için kısmi yeniden dağıtım var gündemde. Ancak bunun nasıl
yapılacağına ilişkin bir program henüz formüle edilmiş değil. Şimdilik halen borçlan(dır)ma
ve milyonlarca işçinin kötü çalışma koşullarına mahkum edilmesi, ekonomik
toparlanma için takip edilen yol. Geçtiğimiz hafta uluslararası yardım kuruluşu
Oxfam’ın
gelir adaletsizliği üzerine yaptığı son araştırma yayımlandı. Buna göre en
zengin sekiz kişinin serveti, en yoksul 3.6 milyar insanın servetine eşit.
Buradan çıkış, neoliberalizmi kucaklamış 3. yol sosyal demokrasisi ya da yükselen
sağ-popülizmle olmayacak. Tarih bir kez daha solu sahneye çağırıyor!
Bu yazı,
23.01.2017 tarihinde Gazete Duvar’da yer aldı. Erişim: http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/01/23/2017de-emekcilerin-durumu/