Yunanistan’ın kamu borcu ve iflası ile ilgili söylentiler ve beklentileri Yunan trajedisine benzetenler bu hikayenin Yunanistan’dan kaynaklandığını ima ettikleri oranda yanlış bilgilendirmede bulunuyorlar. Hikayenin gidişatı nedeniyle böyle bir çıkarımda bulunmak da yanlış.
Trajedilerde, örneğin Sofokles’inkilerde ana karakter bazen bir günah işlediğinin farkında olmadan davranır ve yaptıkları için kendisi ya da ataları lanetlenir. Bazen de bir ikilemle baş başa bırakılan karakter kendisini içinden çıkılmaz bir durumda bulur. Her halukarda yaptıkları kendi sonunu hazırlayacak aynı zamanda etrafındakiler ya da sevdikleri de onunla birlikte ve onun ardından acı çekeceklerdir. Yunanistan’deki borç sorunu ve takip ettiğimiz Avro krizinde sokaktakilerin tarafından baktığımızda trajedi yok (şimdilik). Sosyalistler açısından sahnede bazı eksikliler göze çarpabilir o kadar. Bir de karşıdan gelen trajikomik açıklamalarla bezeli kötü oyunculuklar.
Yunan borcu herkesi kamu görevlisi yapıp yüksek maaş veren devlete karşı koymayan kitlelerin ya da rasyonel reformlara karşı çıkıp hiçbir Avrupa ülkesinin vatandaşlarının sahip olmadığı ayrıcalıklara sahip olan Yunanlıların eseri mi? Bu piyasa tanrılarına karşı geldiğimiz için cezalandırıldığımız düşüncesi, çile çekerek günahlardan arınılacağı inancıyla benzeşiyor. Ancak serbest piyasanın başarısızlıkları karşısında sorunun kendisinde olduğunu düşünmeye zorlanan insanlar kendilerine önerilen kimliği benimseyerek yeni özdeşlikler kurma eğiliminde görünmüyor. Borç krizinin bir türlü sonlandırılamamasının nedeni beceriksiz avrokratların ve ağzı lağım kokulu piyasa uzmanlarının nasıl bir kurtarma gerçekleştireceklerini bilememeleri kadar krizin bedelini topluma ödetme konusunda da yeterince yol alamamaları şeklinde görünüyor.
Oysa kamu çalışanlarının çalışma saatleri arttırıldı, önemli sayıda devlet kuruluşunun kapanması ve çalışanlarının maaşlarının indirilmesi kararlaştırıldı. Sendikalarla yapılan toplu görüşmelerin kaldırılmasıyla sınıf dayanışmasının kırılması da bekleniyor, IMF’den emek piyasasına ilişkin reformlar ve planlananlarla ilgili övgüler de alındı. Bunlara karşın neden Barroso Eurobond düzenlemesi ile ilgili açıklama yapar, neden Yunan tahvillerinin iki yıllık getirisi % 90’lara fırlar, neden Fransız bankalarının kredi notu düşer ya da İspanya ve İtalya’nın borçlanma maliyeti kayda değer derecede artmaya devam eder?
Krizin bu yazki aşamasına girmeden ve kurtarma paketleri açıklanmadan önce aynı zamanda bir takas organizasyonuna girişilmeden önce, Yunan tahvillerinin getirisinin Avro piyasasındaki getiri rekorlarını ilk kez kırdığı aylarda iki yıllık tahvil getirisi % 20 civarındaydı. Ağustos’ta % 40’ı geçen oranın biraz daha fazla yükselmesi de facto moratoryum anlamına geliyor. Takasa gelen tekliflerin % 90’ı bulmadığının açıklanması, Avrupa Merkez Bankası’ndaki istifalar ve belirsizlik, bir ülkeyi "kurtarmanın" hele o ülkede kendi ümüğünün sıkılmasına karşı duran emekçiler varken o kadar kolay olmadığını gösteriyor.
Değindiğimiz soruların cevabını uluslararası finansal kuruluş temsilcileri de bilmiyor. Yunan borcu ve Avro krizinde yaşananlar finansal uzmanlar açısından değerlendirildiğinde bir yaratıcı drama eksikliği ile de nitelenebilir. Sahnede şimdilik eksik olan zenginlerin mülksüzleştirilmesinin tartışılması ve ayaklanan kitlelerin mücadelesinin süreklilik azmi. Burada trajikomik olansa, sürekli Euripides’in deus ex machina’sını bekleyen uzman-teknokrat zevatın yine de her şeye hakim görüntüsü verme çabasından son nefesine kadar vazgeçmeyecek olması.