Dünyada en yüksek faiz oranı Arjantin’de. Bahar aylarında
çığrından çıkan yükseliş Ağustos ayı sonunda kuru kontrol altına almak için
faizlerin yüzde 60’a yükseltilmesiyle birçok gözlemciyi serseme çevirdi. IMF
ile devam eden görüşmelerde işlerin kısa zaman içinde düzeleceği görünümü
vermek zorunda hisseden Mauricio Macri, Merkez
Bankası Başkanını kovarak hem kitlelere hem de IMF’ye bir kurban sundu.
Bu seferki Arjantin dramasında son perde daha başlamadı.
Yine de bu aşamaya kadar olanlar üzerinden çıkarılabilecek dersleri beş maddede sıraladım.
1- Aslında faiz artışlarının sorumluluğu hukuken Macri
yönetiminin üzerinde. Arjantin’in “kalkınmacı” merkez bankasının hukuki statüsü
Macri iktidarında değiştirilmedi. Ancak neoliberal teknokratlarla de facto
bir bağımsızlık süreci başlatıldı. Siyaseten işler daha karışık olsa ve işleyiş
bakımından giderek bağımsızlaşma başlamış olsa da siyasi fatura başkana
kesilecek. Başkanlık rejim biçimi burada etkisini açık bir şekilde gösterecek.
2- Macri yönetimi sırasında görev alan merkez bankacılar
aslında standart formülü uygulayarak Merkez ve Hazine arasına bir koruma duvarı
koymaya çalıştılar. Açık finansmanı için para basılması ve enflasyonist bir
döngünün ortaya çıkmasını engellemenin yolu Hazine ve MB arasındaki ilişkiyi
temelden yapılandırmak. Burada elini
taşın altına koyanlar arasında Federico Sturzenegger gibi finansal krizler,
borç krizleri ve temerrütler konusundaki çalışmalarıyla dünya çapında tanınan iktisatçılar
da bulunuyor. Arjantin’deki sorun “iktisat bilimi”ne aykırı davranmaktan
geçmiyor. Ortodoks politika son 32 ayın temelini biçimlendirdi. “Teori” sorunu
çözmüyor.
3- Macri yönetimi hızla borçlanmış olabilir ancak, Macri'nin ortodoksisi uluslararası piyasalardan takdir
toplamakla kalmamıştı, ayrıca IMF
gibi uluslararası finansal kuruluşlar da hızla toparlanmadan bahsetmiş,
enflasyonun tamamen kontrol altına alınmasından dem vurmuş, yönetimin reform
çabalarını takdirle karşılamışlardı. Arjantin’de çığrından çıkan faiz,
yatırımcı isteklerini karşılamanın çözüm anlamına gelmeyebileceğine işaret
ediyor. O yatırımcılar, şimdi yeni isteklerde bulunuyorlar, Arjantin yeterince sendikasızlaşma gerçekleştirmedi diyorlar. Eğer başka bir kriz
gerçekleşirse, bir önceki isteklerinin yetersiz kaldığını ya da zaten yerine
getirilmediğini söyleyecekler.
4- Burada rasyonel bir politika düzleminden bahsetmek,
kutsal kasede ele geçirilmeyi bekleyen bir reçete olduğunu düşünmek yanıltıcı.
Kısa vadeli düşünme finansallaşma döneminin kaidesi. Yatırımcılar kadar politika
yapıcılar da azade değil. Bununla birlikte kısa vadeli düşünme aslında
alternatif tartışmasını bastırmaya da yarıyor. Çıplak çıkar mücadelesinin
parasal disiplin normu ve finansal işlemler örtüsü altında sürdüğü bir
düzlemdeyiz. Ancak ağır finansman altında inleyen ülkeler için hazır reçete
olmadığı açık. Krizin ne zaman çıkacağı, nasıl idare edileceği konusunda elimizde
bir öngörü aracı yok. Bazı göstergeler üzerinden gidişatı tahmin etmek mümkün
ve bu
konuda IMF’ye, piyasa yorumcularına bel bağlamak da en büyük hatalardan
sayılabilir.
5- Arjantin örneği “teori”ye uygun merkez bankacılığı,
piyasacı ve neoliberal başkan, uluslararası finansal yatırımcıların gözetimi
altında bir çevre ülkenin ne kadar kolay batma noktasına geldiğini gösteriyor.
Bu kabustan piyasacılıkla kurtulmak, servet sahiplerinin ve sermayedarların
kölesi olmak anlamındadır. Türkiye için çıkarım bu nedenle açıktır:
AKP’nin 20 Eylül’de açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nda
öngörüldüğü üzere 2019’da yüzde 12 resmi işsizlik (gerçek işsislizk oranının
yüzde 19’a varması demektir), yüzde 20’lerde enflasyon, dünyanın en yüksek
ikinci faizi altında can çekişeceğimiz bir ekonomik ortam istemiyorsak paradigma
değişikliğini gündeme getirmeliyiz. Ne piyasa kurbağalarını öperek beyaz atlı
prense dönüştürecek, ne de tepeden demokratikleşme bekleyecek bir durumdayız.
Demokrasi mücadelesi son derece anlamlı olsa da krizden kurtuluş sadece prosedürel
demokratikleşmeyle sağlanamaz. Adil bir bölüşüm ve stratejik sektörlerden
başlayarak yaygınlaşan bir kamusal mülkiyet anlayışına uzanmamız gerekiyor.
Aksi her öneri sizi önce açlıkla sınayalım, sonra refaha erersiniz anlamına
geliyor.
Yine de son bir not daha eklemeli: Arjantin’de 25 Eylül’deki
genel grevle hayatı durduran milyonlarca insan Macri yönetimini hedef aldı.
Merkez Bankası Başkanıyla yetinmeleri yenilgiyi kabul etmeleri olacak. Merkez
Bankacı kovanından, Merkez Bankası azarlayanına; ortodoks neoliberalinden,
kendinden menkul kalkınmacı soslu piyasacısına Başkanların kriz karşısındaki
çaresizliği gidici oldukları anlamına gelmiyor. Ancak örgütsel çaba ve
ısrarcılık sayesinde iktidarlarını sürdürmelerinin önüne geçilebilir.