Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin'de hafta başından itibaren üst üste iki günde toplam yüzde 3.5 oranında yapılan devalüasyon, zaten kırılgan olan küresel ekonomik atmosferin daha da istikrarsızlaşmasına neden oldu. Temmuz başında Çin borsasında yaşanan çöküş sonrasında, krize karşı bir politika aracı olarak kullanılan miktarsal genişleme kervanına ABD, Japonya ve Avrupa'dan sonra Çin de katılmıştı. Ancak küresel krizin derinleşmesi yaşanırken bu önlemlerin sonuç verme olasılığı oldukça düşük.
Çin'deki Devalüasyon
Her ne kadar PBOC daha fazla devalüasyon için ekonomik bir temelin olmadığını söylese de, geçtiğimiz iki günkü devalüasyon kararında iki temel diamik rol oynadı.
1. İhracattaki Daralma
Küresel krizin derinleşmesinin en önemli göstergelerinden biri olan dünya ticaretindeki daralma trendine paralel olarak Çin'in ihracarındaki sert düşüşler, merkez bankasını bunu önlemeye yönelik önlemler almaya itti. Bunun nedeni, Çin'deki büyümenin ihracat temelli olması. Yani ihracattaki daralma sürdüğü sürece ekonomik büyümenin yüzde 7 düzeyini bulması giderek zorlaşabilir.
2. Olası Fed Kararları İçin Önlem
İkinci neden, Fed'in olası faiz artırımı sonrasında sermaye akımlarının yön değiştirmesine karşı önceden bir önlem almak ve bu kararın zaten sıkıntıda olan Çin ekonomisine olası olumsuz etkilerini hafifletmek olarak görünüyor.
ABD ve Avrupa'ya Etkileri
Çin'in devalüasyonunun ABD üzerindeki etkisi, zaten Çin lehine olan ticaret dengesinin daha da açılması olacaktır. Develüasyonun Avrupa'ya etkisi ise, daha da ucuzlayacak olan Çin malları ile deflasyonist eğilimlerin daha da yoğunlaşması olacaktır.
Avrupa Hala Krizde!
Çin'deki gelişmeler dünya ekonomisini olumsuz etkilemeye devam ederken, Avrupa'daki durum hiç de iç açıcı değil. Temmuz ayında Yunanistan'daki krize odaklanan Avrupa için yapılan anlaşma sonrası Yunanistan sorunu yeniden gündeme gelmek üzere şimdilik geri plana düştü. Kasım ayında İspanya'daki seçimlerin sonuçları bu bağlamda önemli olacak. Borç sorunu etrafında yoğunlaşan bu tartışmaların yanında, son yayınlanan sanayi üretim rakamları Avrupa'da hala krizden çıkacak düzeyde bir toparlanmanın yakın gelecekte görünmediğini gösterdi. Temmuz ayında sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 0.4 daraldı.
Sonuç
Çin'deki gelişmeleri, Avrupa'da bir türlü aşılamayan sıkıntıları ve emtiya piyasalarındaki düşüşleri birbirinden kopuk dinamikler olarak değil, küresel ekonomik krizin derinleşmesinin görümünleri olarak ele almak gerek. Bu görünümlere Türkiye'nin de arasında olduğu "yükselen piyasalarda" yaşanan ekonomik durgunluk eğilimlerini de eklemeliyiz. Bu tabloda önümüzde duran soru şu: Fed tüm bu olumsuzluklara rağmen faiz artırımına gidebileek mi?
Triffin Dilemma'sı ABD için bir kere daha gündemde!