31 Temmuz günü, Arjantin hükümeti ile uluslararası hedge fonlar
arasındaki görüşmelerde anlaşmaya varılamadı ve sonuçta hükümet var olan
borçlarının bir kısmını ödemeyeceğini ilan etti. Mesele henüz çok yeni
ve yorumlamak için zaman gerekiyor ancak şunu belirtelim, bu kısmi
temerrüt Arjantin’in borçlarını geri ödemek için yeterli parası olmadığı
için gerçekleşmedi. Yaşanan daha çok finans kapitalin Arjantin
hükümetiyle giriştiği güç mücadelesinin sonuçları. Böyle bir gelişmenin
yaşanması, özellikle yüksek borçluluk altında ezilen Yunanistan gibi
ülkeler için bir örnek oluşturması açısından önemli. Ancak buradan bir
“neoliberalizme karşı direniş” çıkarmak için aceleci olmamak gerekir.
Bir İktidar İlişkisi Olarak Borç
Maurizio Lazzarato, Borçlandırılmış İnsanın İmali (Açılım
Kitap, 2014) isimli kitabına başlarken, günümüzde gerek Avrupa’da
gerekse dünyada sınıf mücadelesinin borç meselesi etrafında
yoğunlaştığının altını çizer. Borç ilişkisi çok yönlüdür, aktörleri
devletler (kamu borcu) olabileceğini gibi şirketler (özel kesim) ya da
bireyler (hanehalkı) de olabilir. Ancak bu ilişkinin her zaman iki
tarafı vardır: borçlu ve alacaklı. Alacaklılar, kamu açığını ve özel
yatırımları fonlayan ya da bireysel borçlanmayı mümkün kılan bankacılık
ve finans kesimidir. Borçlular ise finans dışındaki tüm toplum!
Kaynak: http://trafficlive.com/blog/clever-editorial-illustrations-by-magoz/ |
Böyle bir yapıda borç, sadece bir ekonomik ilişki olarak işlev
görmez, borç ilişkisi aynı zamanda politiktir. Örneğin piyasa sistemine
farklı düzeylerdeki müdahaleleri barındıran refah devleti uygulamaları
ya da ithal ikameci modellerin yıkılmasında borç krizleri önemli işlev
görmüştür. Aşağıda verdiğim, The Economist'in hazırladığı 1800'lerden itibaren iflas tablosuna bakıldığında, özellikle geç kapitalistleşen ülkelerdeki birikim modeli değişimlerinde borç krizlerinin önemli bir etken olduğunu görebiliriz. Burada özellikle 1980'lerde iflasların yoğunlaşmasında ithal ikameci modellerin kendine has sorunlarından kaynaklanan borç artışının yanında, Türkiye'de 24 Ocak 1980 kararları öncesi yaşananlardan hatırlanacağı gibi, borç birikim modelinin değiştirilmesinde kritik bir zorlayıcı işlev görmektedir.
Kaynak: http://www.economist.com/blogs/graphicdetail/2014/07/daily-chart-23 |
Ya da en son Soma’da çok acı bir şekilde ve en çıplak haliyle
gördüğümüz gibi artan bireysel borçluluk, sadece ekonomik değil politik
olarak da çalışanlar üzerinde görünmeyen zincirler yaratmaktadır.
Benzer bir şekilde Avrupa’da uygulanan kemer sıkma politikalarının temel
gerekçesi kamu borcunun daraltılmasıdır. Ancak borç, bir iktidar
ilişkisi olduğu ölçüde tarafların güç mücadelesine ve müzakeresine
açıktır. Arjantin’de yaşanan tam da budur.
Seçici Temerrüt
Borç ilişkisinin öneminin kısaca altını çizdikten sonra Arjantin’e
dönersek, dünden beri uluslararası piyasalardaki şaşkınlığın, kırılmaz
gibi görünen alacaklılar iktidarının, yani finans kapitalin gücünün
sarsılması nedeniyle gerçekleştiğini vurgulamalıyız. Zira bunun dışında
Arjantin’in var olan borçları ödeyemeyecek bir durumda olmadığı ve
ödenmeyeceği ilan edilen borcun sadece 1.5 milyar dolar olduğu herkes
tarafından biliniyor.
Finans kapital çevrelerindeki yorumlar ise, Arjantin Ekonomi Bakanı
Axel Kicillof üzerine yoğunlaşıyor. Financial Times ve New York Times’ta
yapılan yorumlara göre Marksist eğilimli eski bir öğrenci lideri olan
Kicillof Arjantin’i uçuruma sürükleyebilir. The Economist’e göre ise,
kısmi de olsa yaşanan bu temerrüt, Arjantin’nin borçlanmasını daha da
zorlaştıracak, borçların ödenmesi için yerli para üzerinden genişlemeye
gidilecek, bu ise zaten yüksek olan enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir
basınç yaratacak.
Arjantin Ekonomi Bakanı Axel Kicillof |
31 Temmuz'da yaşanan kısmı temerrütün geçmişi, Arjantin’in 2001 krizine
dayanıyor. Türkiye ile aynı yıl önemli bir ekonomik kriz yaşayan
Arjantin, kriz sonucunda Türkiye’den farklı olarak borçlarının önemli
bir kısmını (yüzde 70’ini) ödemeyeceğini ilan etmişti. Bunun üzerine 81
milyar dolarlık borç, 2005’te ve 2010’da yeniden yapılandırıldı ve
alacaklılara yeni tahviller verildi. Ancak bazı hedge fonlar bu
yolu takip etmeyerek Arjantin devletini, hazine kağıtlarının piyasaya
sürüldüğü yer olan New York’ta mahkemeye verip alacaklarının tamamını
tahsil etmeye girişti. Ekonomi Bakanı Kicillof ve Başkan Kirshner bu
fonları “akbabalar” olarak adlandırıyor. Kicillof’a göre endişeye mahal
yok, yaşanan kısmi bir temerrüt dünyanın sonu değil ve “yarın, sadece
diğer günlerden biri olacak”.
Ne Olacak?
Yaşanan kısmi temerrüt sonrası, Arjantin’den bir “neoliberalizme
karşı direnen ulus devlet” hikayesi çıkarmak oldukça zorlama olacaktır. Her ne kadar ekonomi politikaları 1990'lardaki Menem dönemindeki gibi radikal bir neoliberal programı harfiyen uygulayan bir çerçevede olmasa da, 2001 krizi sonrasında Arjantin ekonomisinde neoliberal programın izlerinin tamamen ortadan kalktığını söylemek zordur. Hükümetin bu kararı sonrası kredi
değerlendirme kuruluşlarının ülke notunu düşürmesi, işleri
zorlaştırabilir ancak diğer ülkeleri de içine alacak ciddi bir krize
dönüşmesi beklenmiyor. Yaşanan bu tıkanıklığın aşılması için,
Arjantin’deki özel bankaların devreye sokulması ve borcun bu kanalla
ödenmesi gündemde.
Kısacası, yaşanan bu kısmi temerrüt ekonomi
politikalarındaki radikal bir değişim sonucu gerçekleşmedi. Ancak
alacaklıların iktidarının kısmen de olsa sarsılabildiğinin görülmesi,
2008 krizi sonrasında borç yükü şantajı altında kemer sıkma
politikalarını uygulamaya mahkum olan pek çok ülke için farklı bir
seçeneğin olabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
---------------------------------------------------------------------------
Bu yazının ilk versiyonu Başlangıç Dergi'nin web sitesinde yer aldı.
Erişim: http://baslangicdergi.org/arjantin-akbabalara-karsi-umit-akcay-2/