Şubat ayında krizotlarıblogspot.com’daki değerlendirmelerin
zemin hazırladığı Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş isimli kitabımıza son
paragrafları eklerken Dünya ekonomisinde uluslararası finansal kuruluşların bir
umut olarak tutunduğu zayıf toparlanmadan bir olasılık olarak bahsetmiştik. Toparlanma
sonrası FED faiz kararları ve parasal genişlemenin sona ermesi 2014 boyunca ve
özellikle sonlarda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu orta gelir düzeyindeki
ülkelerde büyük oynaklıklara yol açabilirdi. Ancak başka bir senaryo da
konuşulmaktaydı:
“İkinci
senaryo, finansal çöküş ve sonrasındaki reformların kriz olasılığını zayıflatmadığını
vurgulamaktadır. Bu şartlar altında dünya ekonomisinde uzun yıllara yayılan bir
durgunluk ya da orta vadede zayıf bir toparlanma beklenebilir. Yunanistan’ın
yeni bir borç yapılandırmasına gitmesinden, avronun çöküşüne kadar birçok olasılık
Avro Bölgesi’nden başlayarak dünya ekonomisini olumsuz etkileme ihtimalini barındırmaktadır.
Ancak yeni bir çöküş ve belirsizlik söz konusu olmaksızın da dünya ekonomisinde
çabuk toparlanma beklemek için bir neden bulunmamaktadır. Merkez bankalarının
uyguladığı düşük faiz politikası, emek piyasasının esnekleştirilmesi doğrultusunda
birçok ülkede alınan önlemlerin üretken yatırımların artışı için uygun zemini
hazırladığı ve sermayenin değersizleşme sürecinde mesafe kat edildiği ve bunun
kısa dönemde kâr oranlarında ciddi bir sıçrama yaratacağını ileri sürebilmek için
yeterli neden yoktur.” (s. 183).
Vardığımız
sonucu açıklarken, kamu harcama kesintilerinin ekonomik büyümeye olumsuz
etkisinden, Avro Bögesi’nde deflasyon olasılığından ve “standart olmayan
önlemler” kullanılarak gerçekleştirilen uygulamaların yeni kırılganlıklar
yarattığından bahsetmiştik.
Çözümlememiz pamuk ipliğine bağlı bir toparlanmayı ve yeni krizleri öngörüyordu. Şimdi iki senaryonun kısmen de olsa bir arada yürürlükte olduğunu vurgulamak mümkün görünüyor. Japonya ekonomisinin 2014 ikinci çeyreğinde % 1,7 küçülmesini takiben şimdi ABD ekonomisindeki toparlanmanın
boyutları, FED’in 2015’teki faiz artışının zamanlaması ve Avro Bölgesi’nde
İtalya’nın resesyonu, Alman ekonomisinin daralması ve Avro Bölgesi’nde
büyümenin 2014’ün ikinci çeyreğinde sıfır gerçekleşmesi konuşuluyor. Eurostat verilerine göre Avro Bölgesi’nde yıllık enflasyon oranı da % 0,4’e kadar
geriledi.
Bundan sonra
ne olacağını biliyoruz. Avrupa Merkez Bankası Eylül ayında başlatacağı yeni bir
“standart olmayan önlem”i, 700 milyar avroluk programını daha da genişletecek.
Amaç ekonomik büyümeyi teşvik olduğu için bu paranın doğrudan özel sektörün
fonlanması için kullanılması koşulu getirilmişti. Bu kredi programı (targeted
lending) zaten yeni kırılganlıklar yaratacaktı. Şimdi özel sektörün karlılığın
üretim alanında restorasyonunun sağlanmadığı koşullarda finansal yatırımlarda
bulunmasının aracı olacağı balon çok daha büyük olacak.
Aynı zamanda
deflasyonist ortam ya da bu seviyelerde enflasyon yüksek borçlu ülkelerde içinden
çıkılmaz bir atmosfer oluşturacak. GSYH’ye oranla kamu borcu artarken, bir
şirket ya da hanehalkının elindeki varlıklara oranla kendi borç oranları da
artacak. Fiyatlar düşerken borçlar azalmadığı için, 2006-2007’de ev fiyatlarının
düşüşü sonrası değişken faizli mortgage ödemelerinde başlayan sorunların yarattığı dalgayı anımsatırcasına borçların ödenememesi nedeniyle kredi piyasasında tıkanıklıklar oluşacak.
Avrupa
finansal sisteminde bu tarz temerrütlerin ne kadar büyüklükte sarsıntılara
neden olacağını kestirmek mümkün değil. Ancak çare olarak “yapısal reform” görüldüğü
için bir döngüye girildiği hissi içerisinde olmak mümkün. 2014 sonu ve 2015
başında para birimlerinde düşüş beklenen “kırılgan beşli” (Brezilya, Hindistan,
Türkiye, Güney Afrika, Endonezya) ve Rusya’nın teknik olarak resesyonda olmayan
ancak % 1 büyüme umulan ekonomisi, 2010-2011’deki yüksek büyüme oranlarının “yükselen
piyasa” olarak adlandırılan ülkeler için de artık ihtimal dahilinde olmadığını
gösteriyor.
Piyasa
terminolojisini kullanacak olursak aşağı yönlü risklerin bu kadar yoğunlaşması
bize tek bir şey gösteriyor: kriz geride bırakılamıyor.