Geçen hafta Portekiz’de Banco Espírito Santo (BES ya da Kutsal Ruh
Bankası!) üzerinden Avrupa’da spekülatif bir dalga oluştuğunu gözlemledik. Bir
İspanyol Bankası’nın tahvil ihracından vazgeçmesi, Yunan tahvillerine talebin
azalması ve Avrupa’da borsa düşüşleri ile birleşince yeni bir kriz başlangıcı
düşüncesi görünür oldu. Ancak aynı günlerde finansal oynaklıklar sonrası
görülen bir olgu olarak yine uluslararası piyasalar ve fonlardan Portekiz
tahvillerine destekler de geldi.
Portekizin önemli bankasında yeni destek arayışları, CEO
değişikliği (Portekiz Merkez Bankası’ndan transfer) vb.ye yol açan sorunlar
sonrasında krizin geride kalmadığı ve Portekiz’in yeni bir çevrim sorunu
yaşayabileceği düşüncesine karşın, bunun yan etkisi getirisi yükselmiş
tahvillere uluslararası piyasada bir yönelimin yaşanıyor olması. Takiben yapılan
açıklamalarla krizin kapsandığı düşüncesinin yaygınlaştırıldığını görüyoruz.
Buna neden olan bazı gelişmeler var. Ancak piyasaya imanı güçlendirme amacındaki bu gelişmeler ve tepkiler yeni kırılganlıklar da yaratıyor.
Düşenin tahvilini al, para merkez’den geliyor
Wall Street Journal’ın basılı nüshasından takip
edilebileceği üzere Avro Bölgesi krizi sırasında güçlenen bir eğilim, tahvil
getirisi yükselmiş ve çeşitli sorunlar yaşayan (düşen - tökezleyen) ülkelerin tahvillerine bir
yönelimin gerçekleşmesi. Satışları takiben kısa süre içinde bu tahvillere olan
talep yükseliyor. Nitekim buna benzer hareketler nedeniyle Avrupa’da yüksek
getirili tahvil piyasasının işlem hacmi son yılların en yüksek seviyesine
çıkıyor.
Bu dalgalanmanın Portekiz’de ekonomin daralması ve Avro
Bölgesi’nde ekonomik durgunluğa karşın finansal piyasalarda hafif bir sendeleme
olarak algılanması ve kapsanmış bir sorun olarak alınıp satılmasının ardında
Avrupa Merkez Bankası’nın para politikası ve hükümetlerin (ve merkez
bankalarının) finansal sektör kuruluşlarına olan sonsuz desteği yatıyor. Avrupa
Merkez Bankası (AMB) borç verme faizini % 0,15’te tutarak ve mevduat faizini
negatife çekerek ekonomik canlanma için tedbirler almış ancak bunların da
yetersizliği nedeniyle uzun vadeli hedefe yönelik bir kredi programı (targeted
lending program) tasarımına gitmişti. Buna göre Eylül ayından itibaren Banka özel sektörü fonlaması koşuluyla Avrupa’daki bankalara dört yıllık vadelerle
yaklaşık 700 milyar avro sunacak. Bu ucuz krediden faydalanmak için özel
sektörü fonlamak (ekonomik canlanmaya katkıda bulunmak) yeterli. Bunu yerine
getirmeyenler parayı geri ödeyecekler. Doğrudan özel sektöre desteği hedefleyen
bu programın vaat ettiği desteğin 1 trilyon avroya kadar çıkması bekleniyor.
Nomura International’dan Nick Matthews adlı ekonomist durumu
özetlemiş: "It's a generous scheme that doesn't attach too many strings to qualify for funding”. Dolayısıyla piyasaya para yağacak. Miktarsal genişlemeden
farklı olarak doğrudan piyasadan varlıkların alınması değil, özel sektöre düşük
faizli kredi temini anlamına gelen bu program bir gerçeği atlıyor: Finansal
olmayan şirketlerin de yüksek miktarda finansal işlemlerde bulunduğu bir
ortamda bu tarz bir ucuz kredi temini Bank for International Settlements’ın kısa bir süre önce yayımladığı uyarısını haklı çıkarırcasına bilanço düzeltmenin önünde engel oluşturacak ve hatta yeni balonlara yol açacaktır. Dolayısıyla Avro Bölgesi’nde esas sorun olan düşük büyüme (bu terimleri kullanacak olursak yeni "hasta adamlar" olarak Fransa ve İtalya) karşısında verilen
tepki yeni sıkıntılar getirecek. Ancak bunun kısa vadeli etkisi bir büyüme
beklentisi ve Portekiz kaynaklı dalgalanmanın mas edilmesi oluyor.
Portekiz krizinin kapsanmasındaki ikinci etken de Merkez
Bankası aracılığıyla Portekiz’in Kutsal Ruh’unun kurtarılacağının duyurulması.
Halihazırda ekonominin daralması ve yüksek işsizlikle boğuşan ekonomide bu
kurtarmanın nasıl gerçekleşeceği, daha doğrusu bu yükün ne kadar olabileceği
bir muamma. Ancak ilişkili şirketle ve holding yapısıyla bir banka olmaktan öte
Portekiz ekonomisine kolları ahtapot gibi uzanan BES’in batması ilk elden
Portekiz Telekom’u ile Brezilya Telekom şirketi Oi birleşmesini zora düşürme
örneğinde görüldüğü gibi geri dönerek ekonomiyi vurabilir. Bu nedenle de olsa
gerek Banco do Portugal kollarını açtığını duyurdu ve büyük bir kurtarma
operasyonuna kalkışabilir. Bu destek de yeni bir politik krizle taçlanmadığı ya
da gösteri dalgasıyla karşılaşmadığı müddetçe krizin geride bırakılabileceği
inancını yayıyor.
Ancak piyasaya imanın sınırları, kutsal addedilen piyasanın
kendini düzelteceği inancının büyük tehlikeleri bulunuyor. Kemer sıkma
politikaları, ücretlilerin hak kayıpları ve daha fazla neoliberalizmle kapıdan
kovulan kriz, bacadan giriyor.