Harvard’dan
Prof. Carmen Reinhart ve Prof. Kenneth Rogoff This Time is Different çalışmalarıyla akademik dünyaya derli toplu
bir finansal kriz tarihçesi hediye etmekle kalmadılar. Bu ve buna eşlik eden
makaleleri, raporları ile kamu borcu ve büyüme arasındaki ilişkiyi masaya
yatırıp, “bu ilişki biraz muğlak ve elimizde net bir kanıt yok” diyerek birçok
iktisatçının geçiştirdiği eşik sorununu incelediler. Soru şuydu: Kamu borcunun
gayri safi yurtiçi hasılaya oranı hangi seviyede olursa ekonomik faaliyet açısından
bir tehdit teşkil etmez? Çok sayıda ülkenin kamu borcu / GSYH oranları üzerinden
yaptıkları hesaplamalar bu muğlaklığı ortadan kaldırdı. Borç oranı % 90’ı
geçtiğinde ekonomiye radikal denilebilecek bir etkide bulunuyor ve tehlike
çanları çalıyordu.
Bu
hakikaten önemli bir tespit ve uzun vadeli verilerin analiziyle
desteklendiğinde çok ciddi bir uyaran oluşturuyor. Kutsal kitaplardan
fırlatılmış bir cümle ile karşı karşıyayız sanki: Her kim ki kamu borcunu
eşiğin üstüne çıkarırsa, biliniz ki büyüme oranı düşecektir!
Gerçekten
öyle mi? Thomas Herndon, Michael Ash ve Robert Pollin’in çalışması Reinhart&Rogoff’un
verilerini kullanarak ancak bu kez iddia ettikleri üzere eksiksiz bir şekilde
verileri alıp hesaplamayı yeniden yapıyor. Dışarıda neden bırakıldığı
belirtilmeyen ülkeleri de kapsayarak aynı hesaplamayla kamu borcunun
yüksekliğinin büyüme oranına etkisinin olumsuz addedilse bile açık bir şekilde
tespit edilebilmesinin zor olduğunu gösteriyor (büyüme rakamlarındaki farklılık
tablolaştırılmış şekliyle şurada). Sonuç açık: ortalama büyüme oranları kamu
borcunun artmasıyla birlikte hafif bir şekilde zayıflayabiliyor ancak negatif
korelasyon (x arttıkça y düşer) kurmak büyük bir hata. Reinhart ve Rogoff’un bilinçli
olduğunu düşünmememiz için çok da bir neden sahibi olmadığımız Excel hatasının
(R&R Hatası) önemi kitaplarının ve destekleyici çalışmalarının Avro Bölgesi
krizi’nin başlangıcında ve gelişiminde yayımlanması ve halihazırda uluslararası
finansal çevrelerde yaygın bir düşünme biçimini destekleyerek Avro Bölgesi
devletlerine mali deli gömleğinin giydirilmesi çabalarına kuramsal ampirik
destek sunmaları.
R&R
hatası sırtımızı dönüp, büyük iktisatçılar da hata yapar diyebileceğimiz bir
hata değil. Kamu borcunun artışının bizzat GSYH yavaşlamasıyla ilgili
olabileceği gibi bir bilgiyi unutmamak gerek. Ancak, daha önemlisi bu
tartışmanın ve çalışmaların bağlamı. Avro Bölgesi’nde krize verilen temel
tepkilerden birisini hatırlayalım. 2011 yılı sonunda kabul edilen Mali Pakt ve
onun temel unsuru olan mali kural, 2012 Mart’ında 25 AB üyesi ülkenin
imzaladığı İstikrar, Eşgüdüm ve Yönetişim Anlaşması gereğince uygulamaya kondu.
Bu kural bir yapısal açık hesaplaması üzerinden kamu harcamalarındaki kesintiyi
sürekli kılmak amacı taşıyor ve Yunanistan korkusunun izini taşımakta.
25
ülke tarafından imzalanmış, 2013 Ocak itibarıyla 13 ülke tarafından resmen
onaylanmış olan bu anlaşma, Maastricht kriterlerinden olan GSYH’nin % 3’ü
oranında açık ve % 60’ı oranında kamu borç stoku gibi maddeleri % 0,5’lik ve
yasal olarak bağlayıcı bir yapısal açık hedefiyle destekliyor. Bu yapısal
açığın ölçülmesi ise bir çıktı açığına (potansiyel çıktı ile var olan çıktı
arasındaki fark) ve istatistiksel varsayımlara dayalı hesaplamalara dayandırılıyor.
Çevrimsel dalgalanmaların yaratacağı hesaplama sıkıntıları bir kenara, bu
yapısal açık dayatması hedefi kamu harcamalarının toplum taleplerinden bağımsız
olarak sürekli baskı altında tutulmasını amaçlıyor. Bu bağlamda Avrupa
ölçeğinde sürekli bir kemer sıkma politikasının yasalaşma sürecinin
tanıklarıyız. Bu yasal düzenlemeler ve siyasal dönüşüm, finansal sektörün
kurtarılması için uygulanan Keynesyen tarzda açık vererek harcama yapılmasının,
ulusal ölçekte daha yüksek ücret ve daha fazla kamu harcaması talebine
dönüşmesini engelleme girişimi anlamına geliyor.
İşte
böyle bir bağlamda R&R çıkarak kamu borcunun artışının büyümeye olumsuz
etkisini Excel hatalarıyla gösteriyorlar. Masum bir hata mı yoksa atmosferik
basınçtan kaynaklı bir çarpıtma mı? Sanırız ikincisi.