26 Mart 2013 Salı

Bankaları nasıl kurtarırsınız? (2. sürüm ya da Cyprus’ cut)


Kıbrıs’taki kriz birçok yorumda belirtildiği üzere Pandora’nın kutusunu açmış görünüyor. Sermaye kontrolleri ve mevduatın vergilendirilmesi artık güncel bir şekilde tartışılan, bir kurtarma paketinin parçası olarak öne sürülen unsurlar haline geldi. Ancak bu Avro Bölgesi’ndeki neoliberal yeniden yapılanma sürecinde henüz bir değişikliğe yol açmadı. Kıbrıs krizinin kendisi nasıl Avro Krizi’nin devamı ve büyük finansal krizin bir uzantısıysa, bu krizle baş etme yolları da daha önceki tepkilerin bir türevine denk düşüyor.


Kıbrıs kurtarma paketi üzerinde görüşmeler uzun süredir devam ediyor olsa da bu süreç ancak mevduatlara vergi konulması (100000 € altına % 6.75, üstüne % 9.9) önerisiyle sıcak konu başlığı haline geldi. Parlamentoda önerinin reddedilmesi ve müzakereler sonucunda yeni paket bu vergilendirmeden vazgeçerken Laiki Bank’ta 100000 € üzerindeki mevduatların dondurulması ve bu bankadaki sigortalı mevduatların Kıbrıs Bankası’na aktarılması, bu ikinci bankanın yeniden (sigortasız mevduatlarda oranı kesinleşmemiş bir haircut – kesinti ile birlikte) yapılandırılması, ilk bankanın da tasfiyesi kararları alındı. Geçici sermaye kontrolleri ile ülkedeki sermaye çıkışının sınırlanması ve pakete tepkinin hafifletilmesi amaçlandı.

Bu önlemlerin neoliberalizmle alakası pek yokmuş gibi görünse de kontrollerin geçici olduğunu banka yeniden yapılandırılması kararı ve AB ve IMF’yle yapılan anlaşmanın 10 milyar Avroluk bir kredinin Kıbrıs’a aktarılmasıyla sonuçlanacağını bunun karşılığında da ekonominin bütününün yeniden yapılandırılması girişimlerinin doludizgin devam edeceğini söylemek mümkün. Cok yeni olsa da kurtarma paketinin ve banka yeniden yapılandırmalarının % 10’dan daha büyük bir GSYH azalmasına neden olması ve popüler jargonla “iş ortamının” kötü etkilenmesi henüz ortalarda olmayan kamu borcu sorununun da kısa süre içinde görünür hale gelmesini sağlayacaktır. Aslında banka mevduatlarının vergilendirilmesi ve bazılarına el konulmasının altında turizm ve finansal hizmetlere dayalı olarak büyük kriz öncesi büyüyen ekonominin önümüzdeki onyıllarda kurtarma paketlerinin masraflarını kaynağına iade edecek bir büyüme ve refah ortamı sunmayacağının bilinmesi yatıyor.

Önemli bir başka nokta ise Kıbrıs krizinin Avro bölgesinde krize karşı alınan önlemlerin bir uzantısı olarak da ortaya çıkması. Kıbrıs Bankaları büyük oranlarda Yunan tahvili bulundurdukları için Yunan borç yapılandırmaları bu bankaların portföylerini kötü etkilemiş bulunuyor. Spekülatif gerekçelerle bu tahvillere yatırım kriz başlangıcında hız kesmemiş olsa da nihai sonuç Kıbrıs bankalarının önemli kayıpları olarak biçimlenmiş ve buna Yunan bankalarından alacaklarını tahsil edememenin etkisiyle yeni kayıplar eklenmiş görünüyor.

Philip Coggan’ın isimlendirdiği gibi Hotel California’ya dönen Avro Bölgesinde, IMF ve Troyka’nın öncülüğünde asla terk edemediğin bir ilişkiler ağı görüntüsü altında neoliberal yeniden yapılanmanın yeni veçhelerine tanık oluyoruz. Bu kriz aynı zamanda emek maliyetlerinin yüksekliği ve ekonominin yeterince reforme edilmemiş olması gibi gerekçelerle tekil olarak ülkelerin günah keçisi ilan edilmeleri ve bilmece misali kurtarma paketlerinin laboratuar hassasiyeti olmaksızın tasarlanıp fütursuzca uygulanmasına vesile oluyor. Kapitalizm öldürmese de süründürüyor.