Panama menşeli Mossack Fonseca hukuk firmasının dosyalarının
hacker’lar tarafından ele geçirilmesi
ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun belgeleri inceleme
çalışmaları sonrası offshore kelimesi
bütün anlamlarıyla karşımıza dikildi. Bir yandan kıyıdan uzakta, kıyının
ötesinde demek olan bu kelime öte yandan karadan doğru gelen anlamına sahip.
Finansal terminolojide ise kendi vatandaşlarından çok başka ülkelerdeki
yatırımcıların işlemlerinin yapıldığı, oradan gelen paranın işlendiği ve
aktarıldığı yerleri tarif etmek için kullanılıyor. Offshore bu nedenle vergi cennetinden daha fazla bir anlama sahip,
finansal sektör açısından önemli merkezlere işaret ediyor ve offshore yatırım bilgileri kişisel
bilgiler olarak ele alınıp, gizleniyor.
Dünyanın offshore
konusunda ve varlık yönetiminde uzmanlaşmış en büyük dördüncü hukuk firması Mossack
Fonseca, gazeteleri özel hayatın mahremiyetini ihlal ettikleri için uyararak
tehdit etse de ortada kamuyu ilgilendiren büyük bir sorun var: Modern
kapitalizmde servetini göz önünden kaçırma hukuken suç olarak kodlanmıyor ve offshore işlemler tamamen ulusal ve
uluslararası hukuk sistemlerine uygun bir şekilde yürütülebiliyor; ancak vergi
kaçırma, siyasal avantaj elde etmek için servet gizleme (Belgelerde 143 siyasal
liderin ve yakınlarının finansal işlemleri tespit edildi) ve hatta kara para
aklama işlemlerinin, yatırım tercihinde bulunma ve vergi avantajlarından yararlanma
adı altında sürdürülebildiği bir kez daha kapsamlı bir şekilde görülmüş oldu.
Offshore finansal merkezler
Elbette, hacker’lar
ellerindeki dosyaları seçici davranarak açıklamış olabilirler, ve arka planda
devletler arası rekabetin izleri görülebilir. Ancak Küresel Kuzey dışındaki
ülkelere odaklanmış bir şekilde bağlantıların tartışılmasının zeminini
hazırladığı komplo kuramlarına itibar etmeksizin durumun değerlendirmesini
yapmak mümkün. Servet gizleme ve vergi kaçırmanın ima ettiği kişisellikten uzak
sistemik bir soruna işaret edilebilir. Başka bir ifadeyle sorun, kapitalizmin
işleyişini ve sistemin geniş kitlelerin denetiminden uzak, ilk bakışta zenginlere
ve az sayıda finansal aktör ve kuruluşlara ancak esasında küresel finansal
sisteme ve sermayeye hizmet eden adacıklara ihtiyacını teşhir etmektir. İronik
bir şekilde her daim bol güneşli resmedilen ancak düzenleyiciler açısından
karanlıkta bırakılmış görünen bu adacıklar vergi ve düzenleme kolaylıkları
sağlayarak ve finansal kuruluşlara kucak açarak küresel iş yoğunluğunun
üzerinden geçtiği sinir ağları vazifesi görmektedir. Bu adacıkların kapitalist
merkezlerden uzaklığı ve onlarla ilişkileri yaygın görüşün aksini işaret
etmektedir. Örneğin küresel para stokunun yarısının offshore merkezlerdeki işlemlerden geçtiği tahmin edilmektedir.
Offshore kelimesi artık
bu nedenlerle “sistemin merkezinde yer almakla birlikte denetimden uzak”
anlamını da taşımaktadır. Örneğin özel bir yatırım fonu sermaye piyasası
araçlarını yapılandırarak yeni yatırım olanakları geliştirirken, bunu, Avro
Bölgesi kuralları ya da erken kapitalistleşmiş bir ülkenin finansal sektör
denetleyicilerinden uzakta gerçekleştirebilmek için Panama ya da Britanya
Virjin Adaları’na kayıtlı bir fonda gerçekleştirebilir. Çok sayıda şirket için düzenleme
boşluklarından yararlanmak ve kurumlar vergisi yükünden kurtulmak vergi
cennetlerinde kayıtlı görünerek ya da offshore
finansal merkezlerdeki çeşitli işlemlerle mümkündür. Ödenecek vergi sıfır ya da
sıfıra yakın olduğu için bu yöntem ve Mossack Fonseca benzeri firmalardan danışmanlık
ve hukuki destek almak şirket karlarını kaydadeğer bir şekilde yükseltmektedir.
Finansal mimari ve
finansallaşma
Vergi oranları ve finansal sektörün düzenlenmesi her daim
politik bir mesele olmuştur. II. Dünya Savaşı sonrasında Küresel Kuzey’de
finansal sektörü dizginleme düşüncesinin günümüze oranla çok sayıda sınırlamayı
devreye koyduğunu söylemek mümkündür. Özellikle 1970’lerden itibaren çokuluslu
şirketler ve bankaların düzenlemelerin arkasından dolanarak kar elde etmesinin
aracı olan offshore merkezler küresel
finansal sistemin aktörlerinin geniş toplumsal kesimlerin denetiminden mümkün
olduğunca uzakta iş yapmak istemesi sonucunda günümüzdeki gelişkin biçimini
almıştır. Ancak burada bir ek yapmak da gereklidir. Vergi Adaleti Ağı Finansal
Gizlilik Endeksine göre bilgi paylaşımının yokluğu, finansal sektör bilançoları
denetimsizliği ve kayıt altına almada sorunlar dikkate alındığında dünya
kapitalizminin merkezleri de tropikal mevsime sahip adalar olarak
karikatürleştirilen offshore
merkezlerle yarışabilir durumdadır. Örneğin Birleşik Devletler, Japonya ve
Birleşik Krallık bu endekste başa güreşmektedir. Kapitalist merkezlerde paravan
şirket kurma ve vergi kaçırma kolaylığındaki artış aynı zamanda Panama
belgelerinde Küresel Kuzey’de kayıtlı olması beklenenden daha az adresin
tespitinin de arkasında yatmaktadır. Kısaca, finansal aktörlerin neoliberalizm
sürecinde düzenleyici boşluklardan yararlanmak üzere başlattığı kuralsızlaştırma
saldırısı ile offshore merkezlerin
gelişmesi daha büyük bir dönüşümün parçasıdır. Söz konusu dönüşüm 40 yıllık bir
süreye yayılmakla birlikte daha ziyade 2007-2009 uluslararası finansal krizi ve
takip eden aşamalarında çokça tartışılan kavramı kullanarak finansallaşma
olarak adlandırılabilir. Siyasal alanda bu dönüşümün eşlikçisi ise düzenleyici
otoritelerin ve devletlerin finansallaşmasıdır, başka bir ifadeyle finansal
sektörün denetiminin gevşekleştirilmesi, sektörün risk ve kayıplarının devlet eliyle
toplumsallaştırılması ve nihai olarak politika yapım süreçlerinde finansal
sektörün gündem ve standartlarının referans noktası teşkil etmesidir.
Geçtiğimiz hafta 2. Baskısı yayımlanan Ümit Akçay’la
birlikte kaleme aldığımız Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş adlı kitabımızda ele aldığımız üzere finansal
yenilikler ve menkul kıymetleştirmenin zemininde yükseldiği yeni finansal
mimari piyasaya duyulan sarsılmaz güvenle birlikte finansal oyuncular ve
yatırımlarının denetiminin kapalı devre bir sistem içinde gerçekleşmesine neden
olmuştur. Finansal sektörün denetimi finansal yeniliklerin hızı nedeniyle
zorlaşırken, düzenleme boşlukları şirket karlarını arttırıcı şekilde sermaye
çevreleri tarafından daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde Küresel
Kuzey’de gölge bankalar, bankacılık hizmetlerini düzenleyici otoritelerin gözü
önünde ama onların denetiminden azade temin etmektedirler; offshore merkezler ise bu nitelemenin bir benzerini hak etmektedir.
Küresel sistemin kıyısında ya da açığında görünmekle birlikte göbeğine
yerleşmiş konumdadırlar. Bu nedenle Panama belgelerini sistemin karanlık
noktalarında iş tutanların bilgileri olarak değil küresel finansal sistemin has
unsuru offshore merkezler ve vergi
cennetlerine dair veriler olarak görmek faydalı olacaktır.
* Bu yazı Evrensel Gazetesi Pazar ekinde 10 Nisan 2016'da yayımlanmıştır.