Üye ülkelerin maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının katıldığı ve geçtiğimiz hafta Shanghai'da gerçekleştirilen G20 zirvesine, IMF'nin önerdiği mali genişleme planı damgasını vurdu. Plan reddedildi. Ancak bu tartışma, 2008'den itibaren süren krizde, politika yapıcıların alet çantasındaki araçların birer birer tükendiğini göstermesi açısından önemli idi.
IMF'nin Planı: Yeni Keynesçilik İşbaşında
IMF'nin G20 toplantısında tartışılmak üzere hazırladığı plan, 2008 krizinden itibaren uluslararası kurumlardan gelen raporlar arasında en karamsarlardan biri. İki temel tespitten hareket ediyor: (i) finansal dalgalanma ve varlık fiyatlarında yaşanan düşüş atmosferinde ekonomik toparlanma zayıflamıştır, (ii) küresel ekonomi şoklara karşı çok daha kırılgandır. Bu iki tespitten hareketle küresel ekonomik krizden çıkış için önerisi geniş tabanlı bir politika tepkisi.
IMF'ye göre geniş tabanlı bu politika tepkisi ilk olarak ekonomik büyümeyi güçlendirecek unsurlardan oluşmalı. Bunlardan ilki para politikası. Ancak bilindiği gibi para politikası ile yapılabileceklerin sonuna gelinmiş durumda. Merkez bankalarının barutu giderek tükeniyorsa, alet kutusunda geriye maliye politikası kalıyor. IMF'ye göre maliye politikası, para politikasının istenen sonuçları verebilmesi için destekleyici olmalı. Özellikle bütçesi çok kötü durumda olmayan (mali alanı bulunan) ülkeler kamu harcamalarını artırmakta tereddüt etmemeli.
Tek Ülkede Kapitalizm Zor!
Küresel bir sistem olan kapitalizmin karşısında tek ülkede sosyalizm kurmanın zorlukları gibi, küresel ekonomik kriz ortamında tek ülkede krizden çıkış da mümkün değil. Bu durumun farkında olan IMF, potansiyel riskleri sınırlamak ve ekonomik toplarlanmanın gerçekleşmesi için G20 bileşenlerine farklı ülkelerde uygulanacak ekonomi politikasında bir koordinasyonun olması gerektiğini hatırlatıyor. Yani tek bir ülkede değil, eşgüdümlü olarak kamu harcamalarının ve yatırımlarının artırılması öneriliyor.
IMF Keynesciliği vs. Neoliberal Alman Modeli
IMF'nin bu önerisi karşısına en sert itiraz Alman Maliye Bakanı'ndan geldi. Schäuble, borçla finanse edilen bir büyüme modelinin sınırlarına ulaşıldığa işaret ederek, herhangi bir şekilde bir mali genişleme programının üzerinde uzmaşmanın mümkün olmadığını belirtti. Bakan'ın aklında olan çözüm ise, Troyka aracılığıyla yıllardır krize giren Güney Avrupa ülkelerine dayatılan kemer sıkma tedbirleri. Alman Bakan bunu "yapısal reformlar" olarak kodluyor. Krizdeki Avrupa ülkelerine dayatılan kemer sıkma programının bir bileşeni olan Fransa Maliye Bakanı Sapin de, Alman meslektaşı gibi bir küresel mali genişleme programının söz konusu olmadığının altını çizdi.
Ara Sonuç: Kriz Derinleşiyor
Son G20 zirvesi iki gelişmeyi daha görünür kıldı: (i) küresel krizin geride bırakması söz konusu bile değil, (ii) küresel krize karşı uygulanan tedbirler istenen sonuçları vermiyor. Bu iki gelişme, aynı zamanda küresel krize karşı geliştirilen "daha fazla neoliberalizm" reçetesinin de işlemediğini ilan ediyor. Önümüzdeki ay ikinci baskısı çıkacak olan Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş kitabımızda, zaten krizle iflas eden ekonomi politikalarının neden krizden sonra dahi değiştirilmeden uygulandığı konusunu etraflıca tartışmıştık. Özetle söylediğimiz sorunun teknik olmaktan çok siyasi olduğu idi. Son G20 toplantısı, bu tespitimizi teyit ediyor. Ekonomi ile siyasetin "görünüşteki" ayrımı üzerine kurulan kapitalist sistemin işleyişi ve bu işleyişten kaynaklanan ekonomik krizlerden çıkış hiç bir zaman pür teknik düzeydeki çözümlerle olmadı. IMF'nin önerisi teknik olarak ne kadar "doğru" olursa olsun, buna uygun siyasal ve sınıfsal ittifaklar gelişmedikçe bunun uygulanması mümkün değil.