Kanada’da ev fiyatlarının son yıllardaki muazzam artışının
da etkisiyle olsa gerek renovasyon programları, ev alıp satma temalı showlar
revaçta. Toronto ve Vancouver’da “sky is the limit” diyebileceğimiz ev
fiyatlarındaki artışın 2014 sonunda yavaşladığı vurgulansa ve Kanada’da eşik
altı konut kredilerinin hiçbir zaman ABD’dekine benzer bir yoğunlukta
olmayacağı ifade edilse de konut balonunun patlama olasılığı söz konusu. Küresel
depresif eğilimlerden payını alan ekonomik yavaşlama, söz konusu balon ve artan
hanehalkı borçluluğu ile birlikte ilginç sinyaller veriyor. Bu ekonomik
çalkantının arka planını ise 2014’te düşen petrol fiyatları ve ABD dolarının (bundan
sonra sadece dolar) Kanada doları karşısında son iki yıla yayılan ancak 2015’te daha da belirginleşen değer
kazanması oluşturuyor.
Kaya gazına (shale gas) erişim ve toprağı çatlatarak petrol
çıkartma (fracking) teknolojisindeki büyük atılım nedeniyle Kuzey Amerika’da
artan enerji üretimi bir petrol şoku yarattı. WTI ham petrol varil fiyatı son bir
yıl içerisinde 100 dolardan 44 dolar civarına geriledi. Bu düşüşün arkasında
dünya ekonomisinde toparlanma beklentisinin zayıflığı da bulunuyor. Ancak bir o
kadar önemli olan nokta Suudi Arabistan’ın Venezuela’nın itirazlarına rağmen
OPEC’ten üretimi kısmama kararını çıkartması ve uzun soluklu bir kumara girişip
maliyeti halen eski petrol yataklarındaki üretim maliyetine göre daha yüksek
olan yeni teknolojiyle üretim gerçekleştiren Kuzey Amerika şirketlerine meydan
okuması. Bu düşüş, ticaret dengesinde petrol ihracı önemli bir rol oynayan
Kanada’yı da vurmuş görünüyor. Kanada Merkez Bankası’nın (KMB) ekonomiyi
canlandırmak için 21 Ocak’ta aldığı önlem 0.25 puanlık indirimle faizi 0.75’e
çekmek oldu. Ancak Ocak ayında rekor denilebilecek 2.45 milyar dolarlık açık ve
ekonomik toparlanmanın sağlanamaması nedeniyle iki ay içinde tekrar faiz
indirimi konuşulmaya başlandı.
Kanada’da faiz oranlarındaki ayarlama nedeniyle başbakan
Stephen Harper’ın KMB’yi eleştirdiği ya da övdüğü henüz işitilmedi ancak yine
de siyasetçi tepkileri anılmayı hak ediyor. 2015 yılı için % 1.5’luk büyüme
öngören Banka’nın faiz indirimini önemsiz gören başbakan vergi indirimi ve kamu
finansmanına dikkat çekerek (alışıldık neoliberal reçeteler!) Kanada
ekonomisinin büyümeye devam edeceğini açıklamıştı. Buradaki görmezden gelme ve
önemsizleştirmeye karşı depresif eğilimlerin ve ABD ekonomisinin kısmi
ekonomik toparlanmasının yarattığı bulmaca vari durumun sadece aralarında
Türkiye’nin de bulunduğu geç kapitalistleşen ülkeler için değil ama ABD
ekonomisine entegre olmuş bir kapitalist merkez açısından da geçerli olduğunu belirtmek gerekli.
Harper’ın vergi indirimi aracılığıyla özel sektörü
destekleyerek milyonlarca iş yaratma
formülü şu sıralar çalışmıyor. Toplam çalışma süresinin yıllık değişimi, emeğe olan talebi
göstermesi açısından anlamlı. Yanda bu oranı gösteren tabloda görünen düşüş genel bir
durgunluğun ve yeni iş yaratamamanın ifadesi olarak okunmalı. Buna ek olarak dikkate alınması gereken bir başka veri
ise hanehalkı borcunun harcanabilir gelire oranının % 162,5’una ulaştığı ülkede
kredi genişlemesi ve varlık fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi. Faiz
indirimi daha fazla borçlanmaya destek olurken, ekonomide en fazla getiriyi ev
ve inşaat sektörü vaat ediyor.Nitekim son bir yıl içinde de en fazla istihdam yaratan
sektörler inşaat sektörü ve genel olarak kamu.
Ekonomik büyümeyi desteklemek için enerji yatırımlarına bel
bağlayan neoliberal hükümetin, düşen fiyatlar karşısında eli kolu bağlı.
Yatırımları ve tüketimi teşvik için faiz oranı düşüşü kredi kullanımının daha
da artmasına aracı oluyor. Kredi genişlemesini engellemek için faiz arttırımı
verili koşullar altında ekonomik durgunluk hatta küçülme anlamına geldiği için KMB’nin
faiz arttırımı pek olası değil. % 6.8 olarak kaydedilen işsizlik oranı oldukça
düşük gibi görünse de aslında istatistikler yanıltıcı özellikler barındırdığı için
(Türkiye’yi aratmayan ayarlamalar ve emek piyasasına katılım oranındaki
dramatik düşüşün atlanması nedeniyle) düşük oranlar daha sorunsuz bir ekonomi
ve sermaye birikimi süreci için sağlam
dayanaklar anlamına gelmiyor.
Kanada dolarının düşüşünü de ekleyerek bu ağır çekim krizin
gelişimini özetleyebiliriz. Dolar karşısında Ocak ayı içinde % 10 değer
kaybeden Kanada doları Kanada’lıların alım gücünün azalmasına aracı olurken,
teknokratların beklediği ABD toparlanması ertelendikçe bu değer kaybının Kanada menşeli şirketler açısından somut bir kazanıma dönüşmesi
de ertelenmiş oluyor. Ortadaki içinden çıkılmaz durum değer kaybeden para
birimine karşı cari açığın 2014’te daha da artışı, cari açığın diğer akımlarla (yabancıların mevduat yatırımı) finansmanı, ancak 2015 başında ekonomik
göstergeler nedeniyle Kanada dolarından kaçış ve para biriminin hızla değer
kaybetmesi ile biçimlendi. Ancak bunun rekabetçi bir avantaja dönüştürülememesi
ve petrol fiyatlarındaki düşüşün de katkısıyla cari açık büyümeye devam ediyor.
Ekonomik yavaşlamaya verilen tepki, yani faiz indirimi ise hanehalkının
borcunun artışına katkıda bulunuyor, ev talebini (son grafikte 2014 sonuna kadar olan eğilim 2015'te de değişmedi) canlı tutuyor ve balonunun patlamasını
erteliyor, geciktiriyor.
Ancak çöküşü hızlandıracak gelişmeler de mevcut. Göçmen politikasındaki kademeli değişim biraz da ekonomik gidişatın bir sonucu olarak iş teklifi
almayanların başvurularının kabul edilmemesini kolaylaştırıyor. Geçen yıl Kanada’da yaşanan parlamento saldırısının
ardından azınlıkların günah keçisi ilan edilmesi ve C-51 adıyla da anılan “teröre
karşı” güvenlik yasa tasarısının gündeme gelişini süregiden çalkantıdan ayrı
düşünmemek gerekli. Hem ekonomik gidişat hem de Kanada’nın müttefiklerini takiben bir parçası haline geldiği Ortadoğu’daki savaş yabancı düşmanlığını alttan alta körükler ve göçmen
oranında düşüşü müjdelerken, bu düşüşün Kanada’daki emlak balonunun patlayışını hızlandıracağını öngörmek mümkün.
Başka bir ifadeyle (muhafazakar soslu) neoliberalizm krize verilen tepkileri piyasa işleyişinden ve sermayeden uzak tutmanın yolunu ararken yeni krizlerin yolunu döşüyor. Kısacası dalga dalga devam eden kriz (ABD eşikaltı krizi sonrası, Avro Bölgesi’nde borç krizi ve deflasyon riski, Rusya ve diğer “yükselen piyasalar”dan kaçış) petrol şokuyla ve ABD faiz arttırımı olasılığıyla birlikte birçok ülkede yeni çalkantılara yol açıyor.