31 Ağustos 2020 Pazartesi

Uzun Durgunluk

2018'den beri ekonomik durgunluk sürüyor. 


2018 Sonrası Zayıf Toparlanma

Tüik'in açıkladığı mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış veriyi incelediğimizde 2019'un son çeyreğinde, 2018 krizi sonrası ekonomik toparlanmanın zirve yaptığını ve 2020'in ilk çeyreğinde, yani henüz Covid-19 salgınının etkileri gözlenmemişken çeyreklik değişime baktığımızda Türkiye ekonomisinin 0,1 daraldığını görüyoruz. Yani, Covid-19 salgını öncesinde de zaten durgunluk halinde olan bir ekonomi vardı. 

2020 İkinci Çeyrek

Bu ortamda salgının etkileri 2020'nin ikinci çeyreğinde sert bir şekilde görüldü ve yıllık değişimle yüzde 10'luk bir daralma gerçekleşti. Daralan tüketim ve yatırım harcamaları yanında ihracatın olumsuz etkisi ve turizmdeki gerileme, salgının etkini gösteriyor.




Salgına karşı alınan önlemlerin gevşetilmesi ve ekonomi yönetiminin kredi genişlemesi temelinde geliştirdiği politika tepkisi sonucunda 2020'nin üçüncü çeyreğinde bir canlanma görebiliriz. Ancak bu kredi genişlemesi, AKP yönetiminin uyguladığı bağımlı finansallaşma modelinin sınırları nedeniyle dördüncü çeyrekte sürmeyecek. Zaten kredi faizlerinin artışı şimdiden başladı. Dolayısıyla, 2020'nin son çeyreğinde tekrar durgun bir ekonomi ile karşı karşıya kalacağız. 

Uzun Durgunluk

Bu veriler basitçe, daha az iş ve daha az gelir anlamına geliyor. Geniş toplum kesimleri hem istihdamdaki kayıplar ve işsizlik artışı sonrasında gelirlerinin azalması, hem de hayat pahalılığı ile aynı anda karşı karşıya kalmış durumda. Bu durumun 2018'den beri sürdüğünü düşünürsek, Türkiye ekonomisinde geçmişte eşine az rastladığımız bir 'uzun durgunluk' döneminden geçtiğimizi söyleyebiliriz. 

Önümüzdeki dönemde aşının bulunması sonucunda ekonomik toparlanma gelecektir ancak bu toparlanma ile gelir ve istihdam kaybının ne kadarının, ne kadar süre sonra kriz öncesindeki seviyelere gelebilmesini sağlayacağı henüz belirsiz.

Otoriter Konsolidasyon 'Zorunluluğu'

Bu tip ekonomik durgunluklar, siyasi rejimlerin niteliğinden bağımsız olarak iktidardakiler açısından büyük bir zorluk yaratır. Demokrasilerde bu tip dönemler seçimlere denk gelirse, iktidar değişimi gerçekleşmesi yüksek ihtimaldir. Demokratik olmayan rejimlerde ise uzun durgunluklar, ancak otoriterliğin dozu artırılarak yönetilebilir. 

'Bunun sonu yok mu?' diye düşünenler olabilir. Elbette var: Bu tip durumlarda otoriterliğin sınırını, muhalefet çizer. O zaman 'muhalefetin mevcut stratejisi buna yönelik mi?' sorusu akla geliyor. Buna emin değilim. 


-------
Yukarıdaki değerlendirmenin büyük bir kısmı, 31.08.2020 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yer aldı.