22 Haziran günü Çipras’ın imzasıyla Troyka’ya iletilen yeni teklif Syriza’nın
kendisini iktidara getiren talepleri gözardı ettiğinin ve görüşmelerin bu
aşamasında resmen havlu attığının belgesi niteliğinde. Ancak bu anlaşmanın
Yunan parlamentosunda geçmesi o kadar da kolay değil. Zira Troyka’nın bazı ufak
tadilatlarla kabul etmesi durumunda varılacak anlaşmanın Yunan parlamentosundan
geçebilmesi, ancak borçların bir kısmında yapılacak bir saç tıraşı (haircut) ile
sağlanabilir. Bu hafta sonuna kadar sürecin nasıl sonlanacağını göreceğiz.
Taslak Ne Öneriyor?
Taslak, kemer sıkma tedbirlerinin sürdürülmesini öngörüyor. Bu anlamda
Syriza’nın müzakereler sürecinde ilan ettiği kırmızı çizgiler ihlal edilmiş
durumda. Özelleştirmeler, emek piyasası reformu ve emeklilik reformu gibi
alanlarda seçim öncesi verilen sözler büyük ölçüde unutulmuş görünüyor. Bu
haliyle Troyka’ya önerilen taslak büyük ölçüde Syriza’nın yönetici elitinin
havlu attığını belgeler nitelikte.
Taslakta, savunma harcamalarının kısılması, kurumlar vergisinin küçük bir
oranda artırılması, lüks tüketimin vergilendirilmesi, yıllık geliri 30 bin Avro
üzerinde olanlardan “dayanışma” vergisi ve 500 bin Avro’dan fazla kâr eden firmalardan
yüzde 12 ek vergi alınması gibi önlemleri içeriyor. Ancak bunlara rağmen, yine
de yeni yaratılacak gelirin üçte ikisi KDV ve emeklilik reformu gibi emekçileri
yakından ilgilendiren alanlardan gelecek.
Kaynak: http://s.kathimerini.gr/resources/article-files/protasi--2.pdf |
Sola Kapalı Neoliberal Avrupa
Buraya nasıl gelindiği üzerine farklı açıklamalar yapılacaktır. Bunlardan biri Syriza’nın yürüttüğü müzakere siyasetindeki hatalardır. Zira süreci büyük ölçüde görüşmeci ekonomi
kurmaylarının kabiliyetine bırakmak yerine, teknik müzakereleri
politikleştirip, Avrupa genelinde emekçilerin kaderlerini değiştirebilecek bir
süreç olarak örgütlemek için daha fazla çaba gösterilebilirdi. Ancak mesele basit taktiksel hatalar düzeyinin ötesinde.
Syriza'nın bu mağlubiyeti, mevcut Avrupa sisteminin sola kapalı olduğunu tescilledi ve 2008 krizi ile iflas ettiği ortada olan neoliberal projenin daha da derinleştirilerek uygulandığını ortaya koydu. C. Lapavitsas, Syriza’nın bugünkü manifestosunun, tarihsel olarak 30 yıl önceki Pasok’tan bile geri düzeyde olduğunu vurguluyor. Tüm bu mutedil yanlarına rağmen Syriza'nın taleplerinin Alman sermayesi tarafından reddedilmesi ve sonrasında da havlu atmaya zorlanması, Brüksel'de neoliberal bağnazlık dışında herhangi bir seçeneğin kabul görmediğini ortaya koydu. Bu anlamda Syriza üzerine uygulanan baskı muazzam düzeydeydi.
Sonrası
Yunan parlamentosu tarafından kurulan Borç Hakikat
Komitesi, ülkelere verilen borçların, o ülkelerdeki insanların hayatlarını
kötüleştirici, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi haklarını aşındırıcı
koşullar içermesi durumunda bunun gayrı meşru olarak değerlendirilebileceğini
savunuyor. Ancak Syriza’nın ekonomi yönetimi ve görüşmeci kadrosunun böyle
düşünmediği açık. Bu hafta içinde Syriza’nın önerdiği bu teklifin AB
organlarınca değerlendirilmesi sonrasında bir anlaşmaya varılması
beklenebilir. Her ne kadar Troyka’nın dayatmalarını yerine
getirse de, teknik değerlendirme sonrasında Syriza’nın önerilerini yetersiz
bulan ve bazı kalemlerde kemer sıkmanın artırılmasını isteyen burun sürtme yönündeki talepler
listesiyle karşılaşabiliriz.
Ancak bu aşamadan sonra anlaşmanın uygulanabilir olmasını sağlayacak olan
mevcut borçlarda yapılacak olası bir “saç tıraşı” (haircut). Verdiği tavizler
sonucunda Pasok'laşma yolunda hızla ilerleyen Syriza yönetici ekibi, bu anlaşmayı partiye kabul
ettirebilmek ve sonrasında da parlamentodan geçirebilmek için Troyka’dan bir
miktar da olsa borç silme garantisi koparması gerek. Aksi takdirde bu
anlaşmanın parlamentodan geçmesi pek mümkün
görünmüyor.
Ocak sonunda Syriza iktidara geldiğinde, olası en kötü senaryonun Syriza’nın
iktidara geldikten sonra ana-akımlaşarak yükselen toplumsal muhalefeti
soğurmanın bir aracı haline gelmesi olacağına işaret
etmiştim. Ki bunun dolaysız sonucu ırkçı parti Altın Şafak’ın daha da
güçlenmesi olacaktır. Syriza deneyimi, çok kısa bir sürede parti
yöneticilerinin elinde bu olumsuz senaryonun hayata geçmesi yönünde ilerledi.
Bu süreci durdurabilecek tek güç, Syriza’yı iktidara taşıyan sosyal
hareketlerin yeniden sürece müdahil olmasıdır.