31 Aralık 2014 Çarşamba

Syriza ve muhtemel borç konferansı

“Moorgate’ten devam edip Prince sokağına girdiğimizde konferans mekanına birkaç yüz metre kaldığını fark eden delegasyonumuzun en yaşlı üyesi bir kahve molası için durup dinlenme zamanı olup olmadığını sordu. Asık suratlı maliye bakanları ve bankacılarla toplantı salonuna girmeden önce pek vakit geçirmek istemediği her halinden belliydi. Belki de son kez notlarına bakıp silinmesi gereken borç miktarına ilişkin daha keskin cümleler kurmayı arzuluyordu.”

Böyle bir paragrafla başlayan bir anıyı birkaç yıl sonra Syriza’nın çağrısı sonrası ve borcun çevrilemezliği nedeniyle toplanırsa uluslararası borç konferansındaki Yunan delegasyonu temsilcilerinden birisinin kaleminden okuyabiliriz. Tarihin cilvesi ise bu hipotetik paragrafı 1953 yılında Alman delegasyonu başkanı Herman Abs’in yardımcılarından birisinin yazmış olmasının akla oldukça yatkın olması. Federal Almanya’nın dünya piyasalarına entegrasyonu sürecinde II. Dünya Savaşı sonrasındaki krediler kadar, Hitler dönemi ve öncesinden kalan borçların affının da görüşüldüğü 1952-3 Londra Borç Konferansı ağır borç yükü altında ezilen Küresel Güney ülkelerinde borç affının gerekliliği ve sunacağı olanakları anlatmak için faydalanılan tarihsel bir örnekti. Şimdi Syriza tarafından Almanya hükümetine karşı önemli bir propaganda kozu haline gelmiş durumda.

Tozlu raflardan örneklerin indirilmesi, başka bir çok göstergeyle birlikte Avrupa’da krizin sona ermediğini anlatıyor. İspanya’da Podemos ve Yunanistan’da Syriza gibi partilerin iktidar adaylığı ve buna verilen tepkiler oldukça sınırlı politik reform taleplerinin dahi parasal birlik açısından ve Avrupa finansal sisteminde büyük sarsıntılara neden olduğunu gösteriyor (öncü bir örnek için bkz.). Hatırlatmak gerekirse, Yunanistan’da kriz aşılmamış ancak borç yapılandırmaları ve kurtarma programıyla ertelenmişti. 2011’de dillendirilen % 21’lik borç kesintisi, kriz derinleşince 2012’de ortalama % 53,5’a fırlamış ve tarihin en büyük borç takasında 199 milyar avro kadar borç yeniden yapılandırılmıştı. Yunan borcunun neredeyse 100 milyar avro kadar hafiflemesi ekonomik çöküş nedeniyle yeterli değildi. Bu takasın sorunları ancak bir süreliğine erteleyebilmesinin önemli nedenlerinden biri takas nedeniyle büyük kayba uğrayan Yunan bankalarının kapitalizasyonu için yeniden borç bulunması gerekliliğiydi. Ekonomik daralma nedeniyle borç rakamları GSYH’ye oranla büyümeye davam etti (grafikten izlenebilir, hikayenin ayrıntıları için bkz.). Defalarca revize edilen öngörülen büyüme ve borç rakamları ile gelinen nokta (uluslararası finansal kuruluşların Yunanistan’da özelleştirme ve devletin ekonomik etkinliklerinin azaltılması sonrasında dibe vuran ekonominin canlanması umudu ile) sürekli yüksek faiz dışı fazlalar verilmesi koşuluyla 2020’de Yunan borcunun GSYH’nin % 120’sine çekilebileceği öngörüsüdür. Burada kemer sıkmanın işlemediği bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. Belirtilen rakam 2009’da Papandreu’nun borç rakamlarında oynamalar olduğu gerekçesiyle üzerinden geçilerek tekrar açıklanan ve Yunanistan’da krizin başlangıcını simgeleyen rakamlardan sadece birkaç puan düşük görünüyor. Troyka (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) ve Yeni Demokrasi ile PASOK tam on yıllık bir kemer sıkma, yoksulluk ve aşağılamayı takiben Yunan halkına krizin başlangıcı seviyesine dönmeyi vaat ediyor.

25 Ocak'taki erken seçimde bu nedenlerle somut alternatif öneren Syriza’nın kazanma ihtimali yüksek. Syriza’nın vaatleri arasında borcu yeniden müzakereye açmak, borç ödemelerini ekonominin büyümesi şartına bağlamak, bütçeyi kamu yatırımları öncelikleriyle biçimlendirmek ve geniş bir sosyal yardım programı başlatmak bulunuyor. Bizzat ekonomik danışmanlarının da belirttiği üzere son derece sınırlı ve reformist talepler, ancak bunlar bile Avro Bölgesi içinde Troyka tarafından hoş karşılanmayacak ve büyük siyasi-ekonomik çalkantılara yol açacak gibi görünüyor.

Müzakere de mücadeledir veya Syriza’nın iki temel sorunu

Syriza’nın girişimleri çeşitli sorunlardan muzdarip. Borç konferansı çağrısı açısından iki temel sorun belirtmek mümkün görünüyor. Syriza temsilcileri tarafından gayet iyi bilinmesine karşın bu sorunlar çeşitli gerilimlerle birlikte taşınmaya devam ediyor. Başka bir ifadeyle gerçekçi olmak adına borcu yapılandırarak ödeme argümanı Syriza’nın politik programını daha baştan sınırlayan özellikler sergiliyor.

1) Borç konferansı’nın toplandığını varsayalım. Böyle bir müzakerenin başlaması dahi kemer sıkma politikalarına karşı mücadele veren Avrupalı emekçiler için büyük bir kazanım teşkil edecek. Ancak tam da bu nedenle Troyka’dan yükselen bir vaveylaya şahit olacağız. Kurtarma programları ve finansal istikrar fonu müdahalesiyle borcun sahiplik yapısı son iki yılda değişti. Yunan borcunun yaklaşık % 80’ine özel bankalar değil resmi kesim (offical
sector) sahip. Başka bir ifadeyle müzakere masasında ön saflarda IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa merkez bankaları sistemini temsil eden çeşitli Merkez Bankaları başkanları bulunacak. Denilebilir ki müzakere de mücadeledir ve bütün bu yapılara karşı mücadele edilmesi gerekli ancak birinci sorun Syriza’nın Avrupa Birliği ve Avro Bölgesi içinde kalma niyeti beyan ederek müzakere çağrısı yapması. Bu nedenle Syriza esasen muhatabın el üstünlüğünü kabul ederek bir çağrı gerçekleştiriyor. Üstelik borcun ödenmesini Yunan ekonomisinin büyümesi şartına bağlama önerisi, sermaye birikimi istikrarlı bir tempoya kavuşursa borç ödenebilir ifadesinin başka bir versiyonu olduğu için vaatin kendisi sermaye birikimi koşullarının hazırlanmasını Syriza’nın hedeflerinden birisi haline getiriyor.

2) Diğer sorun uluslararası konjonktür farkı. 1953’te kısmen özel sektör borcu da yapılandırılarak toplam borcunun yarısından fazlası silinen Federal Almanya’nın Sovyet Bloku karşısında bir sınır noktası olarak inkişafı ve uluslararası piyasalarla bütünleşmesi müttefiklerin ortak hedefiydi. Bu kritik gerekçe nedeniyle bir borç konferansının toplandığını ve borcun silindiğini belirtmek (borcu yapılandırarak ödemek isteyen Federal Alman hükümetinde cisimlenmiş siyasi iradeyi de hesaba katarak) mümkün görünüyor. Bugün ancak Avrupa çapında bir hayaletin dolaşması uluslararası bir borç konferansının toplanmasına ön ayak olacaktır. Bu politik farklılık Avrokratların nobranlığında görüldüğü gibi Yunan sosyalistlerinin ciddiye alınmamasına ya da en iyi ihtimalle AMB ve IMF’nin sulandırılmış yeni bir kurtarma paketi ile durumu geçiştirmesine yol açabilir. Bu ise Syriza’nın başından beri eleştirdiği kemer sıkma politikalarına kendini teslim etmesi ve küçük bir ölçüde genişletilmiş bir oyun alanını kabullenmesi anlamına gelecektir.

Nasıl bir yol?

Bir konferans toplanırsa Troyka'nın gürültüsüne karşı, toplanmazsa da bu borç sorunu karşısında Syriza’nın mutedil bir yol izlemeyeceğini (yönetim kademesine egemen olmuş pragmatizme karşın en geç seçim akşamında) açıklamasında fayda var. Elbette Syriza bu sorunların farkında, öyleyse bu program ve iç tutarsızlıklar ne anlama geliyor? Kısaca belirtmek gerekirse iktidar hazırlığı içindeki bir koalisyon olarak Syriza bir yandan somut önerilerde bulunmak bir yandan da kısa vadede toplumsal desteğini koruyacağı manevra alanına sahip olma arzusunda. Bu nedenle koalisyonun güç yitimi ve hatta dağılmasına yol açacak hayati tartışma gündemlerini elinden geldiğince erteliyor. 

Yunan sosyalistleri iktidar olmaları durumunda halihazırda vadesi dolmakta olan borçların ödenmesi sorunuyla kısa bir zaman içinde baş başa kalacaklar. Aynı zamanda yüksek işsizlik sorunuyla baş edecek ve en temel ihtiyaç maddelerinden bile mahrum bırakılan yoksulların ihtiyaçlarını gidermek için acil uygulamalara girişecekler. Bu nedenle Troyka’ya izahat yarışına girişmek durumunda kalmış görünüyorlar. Ancak ekonomik olduğu kadar askeri tehditlerin de gelebileceği Avro Bölgesi ve Avrupa Birliği kurumlarına karşı mücadelelerinin boyunlarına geçirilen ilmeği çıkarmak için olduğunu Avrupa halklarına anlatmaları gerekiyor. İki yıldır politik propaganda malzemesi olan, 1953’e atıfta bulunarak yapılan ve işlevsel hatta zekice duran uluslararası bir borç konferansı çağrısının Troyka ile ilişkilerin askıya alınması yolu-ihtimali güçlendirilerek yinelenmesinde fayda bulunuyor.