“Moorgate’ten devam edip Prince sokağına girdiğimizde
konferans mekanına birkaç yüz metre kaldığını fark eden delegasyonumuzun en
yaşlı üyesi bir kahve molası için durup dinlenme zamanı olup olmadığını sordu.
Asık suratlı maliye bakanları ve bankacılarla toplantı salonuna girmeden önce
pek vakit geçirmek istemediği her halinden belliydi. Belki de son kez notlarına
bakıp silinmesi gereken borç miktarına ilişkin daha keskin cümleler kurmayı
arzuluyordu.”
Böyle bir paragrafla başlayan bir anıyı birkaç yıl
sonra Syriza’nın çağrısı sonrası ve borcun çevrilemezliği nedeniyle toplanırsa
uluslararası borç konferansındaki Yunan delegasyonu temsilcilerinden birisinin
kaleminden okuyabiliriz. Tarihin cilvesi ise bu hipotetik paragrafı 1953
yılında Alman delegasyonu başkanı Herman Abs’in yardımcılarından birisinin
yazmış olmasının akla oldukça yatkın olması. Federal Almanya’nın dünya piyasalarına
entegrasyonu sürecinde II. Dünya Savaşı sonrasındaki krediler kadar, Hitler
dönemi ve öncesinden kalan borçların affının da görüşüldüğü 1952-3 Londra Borç
Konferansı ağır borç yükü altında ezilen Küresel Güney ülkelerinde borç affının
gerekliliği ve sunacağı olanakları anlatmak için faydalanılan tarihsel bir
örnekti. Şimdi Syriza tarafından Almanya hükümetine karşı önemli bir propaganda
kozu haline gelmiş durumda.
Tozlu raflardan örneklerin indirilmesi, başka bir
çok göstergeyle birlikte Avrupa’da krizin sona ermediğini anlatıyor. İspanya’da
Podemos ve Yunanistan’da Syriza gibi partilerin iktidar adaylığı ve buna
verilen tepkiler oldukça sınırlı politik reform taleplerinin dahi parasal
birlik açısından ve Avrupa finansal sisteminde büyük sarsıntılara neden
olduğunu gösteriyor (öncü bir örnek için bkz.). Hatırlatmak gerekirse, Yunanistan’da kriz aşılmamış ancak
borç yapılandırmaları ve kurtarma programıyla ertelenmişti. 2011’de
dillendirilen % 21’lik borç kesintisi, kriz derinleşince 2012’de ortalama %
53,5’a fırlamış ve tarihin en büyük borç takasında 199 milyar avro kadar borç
yeniden yapılandırılmıştı. Yunan borcunun neredeyse 100 milyar avro kadar
hafiflemesi ekonomik çöküş nedeniyle yeterli değildi. Bu takasın sorunları
ancak bir süreliğine erteleyebilmesinin önemli nedenlerinden biri takas
nedeniyle büyük kayba uğrayan Yunan bankalarının kapitalizasyonu için yeniden
borç bulunması gerekliliğiydi. Ekonomik daralma nedeniyle borç rakamları
GSYH’ye oranla büyümeye davam etti (grafikten izlenebilir, hikayenin ayrıntıları için bkz.). Defalarca revize edilen öngörülen büyüme ve
borç rakamları ile gelinen nokta (uluslararası finansal kuruluşların Yunanistan’da
özelleştirme ve devletin ekonomik etkinliklerinin azaltılması sonrasında dibe
vuran ekonominin canlanması umudu ile) sürekli yüksek faiz dışı fazlalar
verilmesi koşuluyla 2020’de Yunan borcunun GSYH’nin % 120’sine çekilebileceği
öngörüsüdür. Burada kemer sıkmanın işlemediği bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Belirtilen rakam 2009’da Papandreu’nun borç rakamlarında oynamalar olduğu
gerekçesiyle üzerinden geçilerek tekrar açıklanan ve Yunanistan’da krizin
başlangıcını simgeleyen rakamlardan sadece birkaç puan düşük görünüyor. Troyka (Avrupa
Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) ve Yeni Demokrasi
ile PASOK tam on yıllık bir kemer sıkma, yoksulluk ve aşağılamayı takiben Yunan
halkına krizin başlangıcı seviyesine dönmeyi vaat ediyor.
25 Ocak'taki erken seçimde bu nedenlerle somut alternatif öneren
Syriza’nın kazanma ihtimali yüksek. Syriza’nın vaatleri arasında borcu yeniden
müzakereye açmak, borç ödemelerini ekonominin büyümesi şartına bağlamak,
bütçeyi kamu yatırımları öncelikleriyle biçimlendirmek ve geniş bir sosyal
yardım programı başlatmak bulunuyor. Bizzat ekonomik danışmanlarının da
belirttiği üzere son derece sınırlı ve reformist talepler, ancak bunlar bile
Avro Bölgesi içinde Troyka tarafından hoş karşılanmayacak ve büyük
siyasi-ekonomik çalkantılara yol açacak gibi görünüyor.
Müzakere
de mücadeledir veya Syriza’nın iki temel sorunu
Syriza’nın girişimleri çeşitli sorunlardan muzdarip.
Borç konferansı çağrısı açısından iki temel sorun belirtmek mümkün görünüyor.
Syriza temsilcileri tarafından gayet iyi bilinmesine karşın bu sorunlar çeşitli
gerilimlerle birlikte taşınmaya devam ediyor. Başka bir ifadeyle gerçekçi olmak
adına borcu yapılandırarak ödeme argümanı Syriza’nın politik programını daha
baştan sınırlayan özellikler sergiliyor.
1) Borç konferansı’nın toplandığını varsayalım. Böyle
bir müzakerenin başlaması dahi kemer sıkma politikalarına karşı mücadele veren
Avrupalı emekçiler için büyük bir kazanım teşkil edecek. Ancak tam da bu
nedenle Troyka’dan yükselen bir vaveylaya şahit olacağız. Kurtarma programları
ve finansal istikrar fonu müdahalesiyle borcun sahiplik yapısı son iki yılda
değişti. Yunan borcunun yaklaşık % 80’ine özel bankalar değil resmi kesim
(offical
2) Diğer sorun uluslararası konjonktür farkı.
1953’te kısmen özel sektör borcu da yapılandırılarak toplam borcunun yarısından
fazlası silinen Federal Almanya’nın Sovyet Bloku karşısında bir sınır noktası
olarak inkişafı ve uluslararası piyasalarla bütünleşmesi müttefiklerin ortak
hedefiydi. Bu kritik gerekçe nedeniyle bir borç konferansının toplandığını ve
borcun silindiğini belirtmek (borcu yapılandırarak ödemek isteyen Federal Alman
hükümetinde cisimlenmiş siyasi iradeyi de hesaba katarak) mümkün görünüyor. Bugün
ancak Avrupa çapında bir hayaletin dolaşması uluslararası bir borç
konferansının toplanmasına ön ayak olacaktır. Bu politik farklılık
Avrokratların nobranlığında görüldüğü gibi Yunan sosyalistlerinin ciddiye
alınmamasına ya da en iyi ihtimalle AMB ve IMF’nin sulandırılmış yeni bir
kurtarma paketi ile durumu geçiştirmesine yol açabilir. Bu ise Syriza’nın
başından beri eleştirdiği kemer sıkma politikalarına kendini teslim etmesi ve
küçük bir ölçüde genişletilmiş bir oyun alanını kabullenmesi anlamına
gelecektir.
Nasıl
bir yol?
Bir konferans toplanırsa Troyka'nın gürültüsüne karşı,
toplanmazsa da bu borç sorunu karşısında Syriza’nın mutedil bir yol
izlemeyeceğini (yönetim kademesine egemen olmuş pragmatizme karşın en
geç seçim akşamında) açıklamasında fayda var. Elbette Syriza bu sorunların
farkında, öyleyse bu program ve iç tutarsızlıklar ne anlama geliyor? Kısaca belirtmek gerekirse iktidar hazırlığı
içindeki bir koalisyon olarak Syriza bir yandan somut önerilerde bulunmak bir yandan da kısa
vadede toplumsal desteğini koruyacağı manevra alanına sahip olma arzusunda. Bu nedenle koalisyonun güç yitimi ve hatta dağılmasına yol açacak hayati tartışma gündemlerini elinden geldiğince erteliyor.
Yunan sosyalistleri iktidar olmaları durumunda
halihazırda vadesi dolmakta olan borçların ödenmesi sorunuyla kısa bir zaman
içinde baş başa kalacaklar. Aynı zamanda yüksek işsizlik sorunuyla baş edecek ve
en temel ihtiyaç maddelerinden bile mahrum bırakılan yoksulların ihtiyaçlarını
gidermek için acil uygulamalara girişecekler. Bu nedenle Troyka’ya izahat
yarışına girişmek durumunda kalmış görünüyorlar. Ancak ekonomik olduğu kadar
askeri tehditlerin de gelebileceği Avro Bölgesi ve Avrupa Birliği kurumlarına
karşı mücadelelerinin boyunlarına geçirilen ilmeği çıkarmak için olduğunu
Avrupa halklarına anlatmaları gerekiyor. İki yıldır politik propaganda
malzemesi olan, 1953’e atıfta bulunarak yapılan ve işlevsel hatta zekice duran uluslararası
bir borç konferansı çağrısının Troyka ile ilişkilerin askıya alınması yolu-ihtimali
güçlendirilerek yinelenmesinde fayda bulunuyor.