30 Aralık 2016 Cuma

Hindistan ve Venezuela’da yeni banknotlar huzurda

2016’nın son ayları nadir rastlanan banknot değiştirme operasyonlarına sahne oldu. Hazırlıkları iyi yapılmamış ancak büyük bir kararlılıkla açıklanan bu değiştirme operasyonlarının hedef gösterdikleri kesimler açısından bir ortaklıkları var. Ancak hem ülke ekonomilerinin farklı yapıları hem de iktisadi sorunların niteliği nedeniyle etkileri farklı gerçekleşecek. Yine de “ekonominin düşmanları” ve halkın refahına göz dikenlerin cezalandırılacağını söylemek pek mümkün görünmüyor.

28 Aralık 2016 Çarşamba

Negatif Faiz, Elektronik Para ve Bilinmeyen Sular

2016 yılının en ilginç kitaplarından biri, Harvard Üniversitesi’nden iktisatçı Kenneth Rogoff’un The Curse of Cash (Nakit Paranın Laneti) kitabı idi. Kitabın ilginçliği, 2008 krizi sonrasında ortaya çıkan politika tepkileri sonucunda tıkanan para politikasına yeni bir boyut ekleme girişimi olmasından kaynaklanıyor. Kitap bu yazıdaki gibi kısa bir değini ile tüketilemeyecek kadar kapsamlı. O nedenle aşağıda konunun teknik yanlarına girmeden, mümkün olduğunca sadeleştirerek önemli bulduğum şu noktaya işaret etmeye çalışacağım: 2008 krizinin etkileri sürerken kapitalizmin tarihine daha önce deneyimlenmemiş ve bu nedenle de sonuçları henüz bilinmeyen bir bölgeye geçiliyor.

25 Aralık 2016 Pazar

21 Aralık 2016 Çarşamba

TÜİK Revizyonu: Ya Tuz Kokarsa?

Hava ağır, giderek de ağırlaşıyor. Bu ortamda ekonomi üzerine yazmak zor olsa da, ileride birileri günümüze dönüp baktığında neler yaşandığını daha iyi anlayabilsin diye kayıt düşmeye devam edelim. Geçtiğimiz haftanın üç önemli gelişmesine değineceğim: Türkiye’de ekonomik daralma, ABD merkez bankası FED’in yaptığı faiz artışı ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) milli gelir hesaplamalarını güncellemesi. Bunların arasında en önemlisi hangisiydi derseniz, sonuncusuydu derim. Nedeni şu: “et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa ne yapılır?” denir ya, TÜİK’in milli gelir serilerinde yaptığı güncelleme, “tuz da mı koktu” dedirtiyor. Açıklayalım. 

14 Aralık 2016 Çarşamba

5 Maddede 2017’ye Bakış: Henüz Dip Görünmüyor!

Türkiye ekonomisi Kasım başından beri döviz şokları yaşıyor. Hükümet yetkilileri iki kere “dalgalanmanın dibi görüldü” diye açıklama yaptılar ve bu açıklamaların hemen akabinde TL değersizleşmeye devam etti. Bu hafta FED’in faiz kararı ve Türkiye’deki üçüncü çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yapacağı güncelleme ile gelirimiz artacak da olsa (!) ekonomik yavaşlamanın boyutu ortaya çıkacak. FED’in faiz artışı ise piyasa tabiri ile “fiyatlandı” ancak yapılacak açıklamalar 2017 için önemli olacak. Şimdiden söyleyelim: Küresel krizde Trump dönemeci 20 Ocak 2017’de dönülecekken henüz dibin dibi yok. Aşağıda küresel ölçekte 2017’ye kalacak temel gündem maddelerini özetledim. Bu beş maddenin başkanlık gündemli bir Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini ileride ele alacağım. 

13 Aralık 2016 Salı

Bir acizlik gösterisi ya da ekonomik çöküşte ilk perdenin uzatmaları

Türkiye’de süregiden ekonomik çöküntü karşısında alınan yeni önlemler 8 Aralık günü Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklandı. Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) kararları olarak da anılan bu önlemler Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar karşısında siyasal iktidarın piyasacılığının aczinin ifadesi olarak görülebilir. Nitekim önlemlerin kapsamı eleştirildi ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yukarı yönlü revize edilen seriyle makyajlanmış büyüme rakamlarıyla dahi 2016 3. çeyrekte yüzde 1,8 küçüldüğü 12 Aralık’ta açıklanan yurtiçi hasılanın toparlanmasına yetmeyebileceği teslim edildi. Siyasal iktidar bu kararlar aracılığıyla özellikle küçük ve orta boy işletmelere dayanın derken, kullanabileceği araçları da büyük oranda tüketmiş olduğunu ima ediyor.

4 Aralık 2016 Pazar

Dövizdeki Hareketin Faturasını Kim Ödeyecek?

Son haftalarda TL’nin hızlı değersizleşmesi ile Türkiye ekonomisinde 2000’li yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının çelişkili yönleri daha da belirginleşti. Dövizin hızlı yükselişi, diğer etkilerinin yanında özel sektörün döviz borcunun çevrilmesi sorunlarını gündeme getirdi. O zaman soralım: Özel sektör neden bu kadar borçlu? Bu artan borcun 2000’li yıllarda izlenen ekonomi politikası ile bağlantıları nelerdir? Yanıtlar aşağıda. Geldiğimiz noktayı baştan söyleyeyim: Türkiye’de 2000’li yıllar boyunca izlenen birikim modelinin sonuna geliyoruz.

3 Aralık 2016 Cumartesi

İtalya’daki referandumun Türkiye ile ilgisi nedir?

Yükselen sağ ve faşizan hareketlerin ve yabancı düşmanlığının küresel ekonomik krizle irtibatı yeterince kurulmayınca ortaya tatsız anıştırmalar, yersiz benzetmeler çıkabiliyor. Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesi ile ilgili olan analizlerde de Brexit referandumuna ilişkin açıklamalarda da değişim isteği ile krizin yarattığı çöküntü arasında bağ kurma çabaları mevcuttu. Ancak bu dalganın genel karakterinin tespit edilmesi yine de gecikmiş görünüyor. 4 Aralık'taki İtalyan referandumunu bu dönüşüm, Avrupa'da siyaset sahnesindeki temel bir bölünme ve kriz karşısında esaslı politika tepkisi geliştirememe sorunu ile ilişkilendirmek gerekli. 

27 Kasım 2016 Pazar

Ekonomi Bıçak Sırtında

Geçen hafta ekonomik gidişatı 10 maddede özetlemeye çalışmıştım. Geçen haftadan bugüne yaşanan gelişmeleri de aşağıda sıraladım. Tekrara düşmemek için bu sefer sürecin nasıl yönetildiğine odaklanacağım. Özetin özeti: ekonomi bıçak sırtında. 

19 Kasım 2016 Cumartesi

10 Maddede Ekonomik Gidişat

Uzun açıklamalara gerek yok. Bu yazıyı yazdığım saatlerde dolar TL kuru 3.35’i aşmıştı. Hepimizin gözleri önünde yaşanan gelişmeleri maddeler halinde sıralayacağım. 

18 Kasım 2016 Cuma

Direksiyonda Biri Var Mı?

Türkiye’de ekonomi bürokrasisi, ekonomik sorunları yönetmekte gittikçe daha çok zorlanıyor. Bu, giderek daralan devlet kapasitesinin ekonomi alanına bir yansıması olarak görülebilir. Dış siyaset alanında görülen yalpalamalar yargıdaki sorunlardan, eğitim sistemindeki gerileme üniversitelerin acıklı halinden bağımsız değil. Tüm kurumsal yapı, “hukuki durum-fiili durum” geriliminden etkileniyor. Ancak ekonomi alanında “Ankara’da direksiyonda biri var mı?” sorusunu sorduracak sorunlar çok katmanlı. Ekonomi yönetiminin karşılaştığı zorluklar, yapısal çelişkiler, strateji sorunu, kurumsal dizayn sorunları ve yönetimsel sorunlar olarak dört farklı düzeyde ele alınabilir. Dört düzeyde yaşanan bu sorunlar ise özellikle ekonomik canlılık dönemlerinde değil duraklama dönemlerinde daha belirgin hale geliyor.

17 Kasım 2016 Perşembe

Ekonomik çöküntü ve hazırlık

Aralarında Türkiye’nin de olduğu orta gelir düzeyi ülkelere portföy yatırımları ağırlıklı sermaye girişleri 2016 yazında devamlılık sergiledi. Bu durum Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında doların yükselişinin frenlenmesini getirdi. Ancak önce FED faiz artışı ihtimalinin bir süreliğine de olsa güçlenmesi, sonrasında ABD ekonomisindeki belirsizliklere karşın güvenli liman arayışının yoğunlaşması çok sayıda orta gelir düzeyi ülkeye (Çin dışarıda bırakılırsa bir bütün olarak “yükselen piyasalara”) net sermaye girişlerinin azalarak devam etmesi anlamına geldi. ABD seçimleri sonrasında ise yabancı yatırımcıların bu kategorideki ülkelerden çıkışı yoğunlaştı. Örneğin Çin haricindeki 8 yükselen piyasa ülkesinden para-sermaye çıkışı sadece 9-11 Kasım tarihlerinde 2,5 milyar doları buldu.


16 Kasım 2016 Çarşamba

Trumponomics 101

Donald Trump geçtiğimiz hafta ABD başkanı olarak seçildi. Trump’ın başkanlığının anlamının ne olduğu ve dünya ekonomisinde nasıl değişimler olabileceği üzerine pek çok yorum yapıldı, daha da yapılacak. Bu yazıda konuyu daraltarak, “Trumponomics” olarak adlandırılan Trump’ın ekonomi programına odaklanacağım. Trump’ın seçilmesi sonrasında, piyasalar beklenenin aksine panik yapmadı. Bilakis, para politikası konusunda daha yüksek bir enflasyon hedefi, buna paralel olarak da kamu harcamalarının canlanması ve ekonomik büyümenin artacağı beklentisi ABD piyasalarını canlandırdı. Ancak baştan söyleyeyim: Trumponomics, 2008 krizinin yükünü taşımaktan usanmış emekçilerin (özellikle de sanayisizleşmiş bölgelerdeki eski işçi sınıfının) dertlerine deva olmayacak. Zira ABD’deki sorunlar esas itibariyle 2008 krizinin halen aşılamamış olmasından kaynaklanıyor ve bu, Trump’ın vadettiği gibi, ithalatın kısılması ile çözülecek bir sorun değil.

9 Kasım 2016 Çarşamba

Genel Borç Yapılandırmasına Doğru

Vekillerin ve gazetecilerin tutuklandığı, bombaların patladığı ve büyük dramların yaşandığı bir atmosferde ekonomi üzerine yazmak giderek zorlaşıyor. Ancak yine de çabalayalım. En azından “nereye gidiyoruz?” sorusuna ekonomik gelişmeler açısından yanıtlar üretebilmek için bu çabaya ihtiyaç var. Geçtiğimiz hafta ekonomi yönetiminin ekonomik gelişmeleri yönlendirme kapasitesinin daralmakta olduğuna işaret ederek, her bir sorun için getirilen çözümlerin, tek seferlik ve tedaviden çok pansuman niteliğinde olduğuna işaret etmiştim. Bu hafta borç yapılandırması konusu üzerinde durmak istiyorum. İki nedenle: (i) mevcut koşullarda gelirin artmadığı bir ortamda borçlanmanın artması, ekonomik büyümeyi sağlamanın yegâne yolu olarak görünüyor, (ii) ekonomik yavaşlamanın daha fazla borçlanma ile aşılmaya çalışılması, sorunları çözmüyor sadece geleceğe erteliyor.

1 Kasım 2016 Salı

Borç yapılandırma ve taksit düzenlemeleri: Neden şimdi?

Eylül ayı sonunda hükümet bir önlem olarak kredi kartı taksit sınırlandırmasında ve ihtiyaç kredileri ile kredi kartı borç bakiyelerinin yapılandırılmasında yeni düzenlemelere gitti. Bu düzenlemeler ilk bakışta taksit sayısında sınırlandırma ve kart borçlarında asgari ödeme oranlarının yukarı çekilmesi gibi 2010-2013 yılları arasında alınan önlemlerle zıtlık sergiliyor. Düzenlemeler arasında yer alan unsurlardan, bankaların konut kredilerinde kredi tutarının, teminatın yüzde 80’ine varabilmesi konut piyasasında satışların düşüşü karşısında; borç bakiyelerinin 72 aya kadar taksitlendirilerek yapılandırılması da birikmiş borç nedeniyle iç tüketimin kısıtlanması karşısında sınırlı etkide bulunacak olsalar da şimdiden adım atıldığını gösteriyor.

20 Ekim 2016 Perşembe

Borç Krizi Kapıda

2016, kapitalizmin tarihi boyunca finans kapitalin en güçlü olduğu yıl olarak tarihe geçecek. Bunun nedeni, dünyadaki finansal olmayan borcun, yani firma borcu, bireysel borç ve devlet borcunun toplamının 152 trilyon dolar ile şu anki dünya milli gelirinin 2 katını aşması. Finansal olmayan firmaların da karlarını finansal alandan elde etmeye başlamasından beri, finans kapitali alışılageldiği gibi bankaların sanayiciler üzerindeki hakimiyeti olarak tanımlamak zor. Ancak dünya genelinde borcun gelirin iki katını aşmasının, kreditörlerin mutlak egemenliği anlamına geldiği açık. Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından geçtiğimiz hafta açıklanan Mali İzleme Raporu’na (Fiscal Monitor, MİR) göre, bu borcun 3’te 2’si firma borcu (s. 1). Yani özel sektör borcu kaynaklı sorunlar, önümüzdeki dönemde olası bir borç krizinin temel dinamiği olabilir. Dolardaki yükselmeyi bir de bu açıdan düşünün.

16 Ekim 2016 Pazar

Orta Vadeli Program: Aynısının Fazlası!

Türkiye ekonomisi bir süredir yavaşlıyor. Ekonomik yavaşlamaya karşı alınan önlemler de ardı ardına açıklanıyor. En son geçtiğimiz hafta açıklanan Orta Vadeli Program’da da bu yavaşlamanın 2016’da süreceği resmi olarak tespit edilmiş oldu. Bu yavaşlama eğilimlerine karşı ekonomi yönetimi ne yapıyor diye baktığımızda ise ortada yer yer birbiriyle çelişen, belli bir bütünlükten yoksun ve geçici, yama yapmaya yönelik önlemler bütünü olduğunu görüyoruz. Bu sendeleme, 2000’li yıllar boyunca süren ekonomik modelin tıkanmasının emareleri. 

13 Ekim 2016 Perşembe

G7 Zirvesi ve Arkwright’ın Mirası: Kapitalizmin Kalbi Tekliyor Mu?

Express'in 144. sayısında yer alan yazıyı, Kriz Notları okuyucusunun da dikkatini çekebileceği düşüncesiyle aşağıda paylaşıyorum. 
Yazının künyesi şu: Ü. Akçay, (2016) “G7 Zirvesi ve Çatallanan Yollar”, Express, (144): 40-41.

İyi okumalar.

***

Mayıs ayında dünya ekonomisi açısından iki kritik gelişme oldu. İlki 26-27 Mayıs’ta Japonya’da G7 zirvesinin 42.’sinin toplanmasıydı. Zirveye damgasını vuran temel konu küresel ekonominin giderek kötüleşen seyri idi. Hatta Japonya başbakanı Abe, küresel ekonominin yeni bir Lehman Brothers çöküşünün eşiğinde olabileceğini ileri sürdü. Mayıs ayındaki bir diğer önemli gelişme OECD tarafından yayımlanan küresel üretkenlik raporu idi. Rapora göre 1970’li yıllardan itibaren erken kapitalistleşmiş ülkelerde üretkenlik artış hızı düşüyor! Bu yazıda öncelikle G7 zirvesi ışığında küresel krizdeki güncel gelişmeleri ve merkez ülkelerde çatallaşmaya başlayan politika tepkilerini değerlendirip, ardından kapitalizmin tılsımlı gücü olan üretkenlik artışında yaşanan tıkanıklıklara krizin derinleşmesi bağlamında değineceğim.

5 Ekim 2016 Çarşamba

Parantez Kapanıyor

Dünya ekonomisi kritik bir dönemece doğru yaklaşıyor. Para politikası, 2008’den beri krizden çıkış için neredeyse tek araç olarak kullanıldı ve 2016 itibariyle para politikası ile yapılabileceklerin sonuna geliniyor. Sekiz yıllık bu deneyin sonucunda faizlerin sıfıra hatta negatife çekilmesinin etkisi, sadece krizi ağır çekimde yaşamamızı sağlamak oldu. Şimdi, 2009’da faiz indirimleri ve miktarsal genişleme programlarıyla açılan parantez kapanmak üzere ve parantez kapanırken, öncesine göre daha iyi bir durumda değiliz.

28 Eylül 2016 Çarşamba

Kritik Bir Eşik: Kredi Notunun Düşürülmesi

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, 23 Eylül Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra açıkladığı değerlendirmesi ile Türkiye’nin kredi notunu düşürdü ve yatırım yapılabilir seviyenin altına indirdi. Kararın etkileri, piyasaların yeniden açılacağı 26 Eylül Pazartesi görülecektir. Hükümet tarafından yapılan değerlendirmelere göre Moody’s siyasi bir karar almıştır. Ancak Moody’s tarafından ileri sürülen gerekçelere bakıldığında not indiriminin teknik olarak temelsiz olmadığı söylenebilir.

Konu farklı şekillerde tartışılıyor, ancak gerçeklik ile bağını koparmış komplocu perspektiflere sıkça rastlanabiliyor. Oysa bu tip değerlendirmeler ile varılacak bir yer yok. O nedenle not indirimi sonrası karşılaşılan durumu anlamak için gerçeklere geri dönmeliyiz. Doğru soru, “Moody’s kararı siyasi mi değil mi” değil, “Türkiye ekonomisi neden Moody’s gibi kurumların değerlendirmelerine bu kadar bağımlı” olmalı.

21 Eylül 2016 Çarşamba

Biri Kriz Bitti Mi Dedi? Yeniden Düşünün!

15 Eylül 2008’de ABD’nin en büyük finans şirketlerinden olan Lehman Brothers iflas ettiğinde, bir süredir belirtileri olan ekonomik çöküş tam olarak yaşanmaya başlandı. Sekiz yıl sonra bugün, bu ekonomik çöküşün dünya genelindeki etkilerinin geçtiğine dair elimizde pek az veri var. Dahası, sekiz yıl sonra dünya ticareti daralıyor ve küresel ekonomi yeni bir daralmanın eşiğinde. Krizin nedenleri, farklı yönleri, farklı ülkeleri etkilemesi ve krize karşı geliştirilen politika tepkileri üzerine, farklı bakış açılarından pek çok şey yazıldı. Bu yazıda dikkat çekmek istediğim husus, krizi daha kapsamlı bir şekilde anlamlandırabilmek için son yıllarda yaşananları, tarihsel bağlamın içine yerleştirme gerekliliği. Böyle bakınca durum pek iç açıcı değil!

20 Eylül 2016 Salı

Çin’in Borç Sorunu Ağırlaşarak Devam Ediyor

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Bank of International Settlements (BIS) raporu uluslararası bankacılık ve finansal piyasa gelişmelerine ilişkin veriler sunuyor. Raporda bankacılık sistemine dair uyarı göstergelerinde özellikle Çin verileri heyecan yarattı ve Çin bankacılık sistemindeki sorunları uluslararası gündeme taşıdı. Bu veriler artan şirket borçluluğu rakamları ve toplam borcun artışı ile karakterize olan Çin’in borç sorununun da çözülemediğine işaret ediyor.

14 Eylül 2016 Çarşamba

Syriza Paradoksu ve Podemos

İspanya’da 8 aydır hükümet yok. Geçtiğimiz hafta, merkez sağda yer alan Halk Partisi’nin (PP) azınlık hükümeti kurma girişimi yine sonuçsuz kaldı. Ülke bir yıl içinde üçüncü kez genel seçimlere gitmeye hazırlanıyor. Yani tam bir siyasi kilitlenme durumu var. Ancak bu süre, beklendiği gibi ekonomik sorunların daha ağırlaşmasına ve hatta yeni bir ekonomik krizin tetiklenmesine yol açmadı. Aksine, şaşırtıcı biçimde, İspanya ekonomisinde uzun süredir görülmeyen yıllık yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme performansı yakalandı. Peki, nasıl oluyor da bu siyasi kilitlenme ortamında ekonomik başarı görülebiliyor? 

8 Eylül 2016 Perşembe

#G20Hangzhou Zirvesi: Kapitalizmi Kapitalistlerden Korumak

G20 ülkeleri dünya ticaretinin yüzde 80’ini, üretiminin yüzde 85’ini ve nüfusunun üçte ikisini kapsar genişlikte bir forum. Küresel ekonomik krizin patlak verdiği 2008’den sonra G20 toplantıları, önde gelen ekonomilerin krize karşı koordineli tepki verebilmesi için bir platform olarak kullanılmaya başlandı. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de, bu yıl ise Çin’de yapılan G20 zirvesinin ana gündemi, dünya genelinde ekonomik büyümenin canlandırılması. Bunun nedeni, 2008’den beri erken kapitalistleşmiş ülkelerde krize karşı uygulanan politikaların istenilen sonucu verememiş olması. Kısaca, “daha fazla neoliberalizm” olarak adlandırılabilecek olan bu politikaları seslendiren koro içinden bir süredir çatlak sesler gelmeye başladı. G20 Hangzhou zirvesi bu çatlak seslerin daha fazla duyulacağı bir zirve.

5 Eylül 2016 Pazartesi

Sermaye Girişlerine Bağlı Türkiye Ekonomisi ve Yatırımcı Demokrasisi

Türkiye ekonomisinin sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi sonrasında oturduğu plato yüksek sermaye girişlerinin ekonomiyi canlandırması daha sonrasında ise ani sermaye çıkışlarıyla büyük bir daralmanın deneyimlenmesi şeklinde çevrimlerin görülmesine neden oldu. Ekonomik performansın sermaye girişlerine göbekten bağlı olduğu ve siyasal başarı ölçümünde bu kadar kritik bir rol oynadığı atmosferde, 2001 krizi sonrasındaki yapılanmanın daha da güçlendirdiği bir eğilim yakın dönemde (2008-2009 uluslararası finansal krizi sonrası) daha açıktan gözlenebiliyor.

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Küresel Krizde Uzatmalar Oynanıyor: Jackson Hole Sonrası Bir Değişiklik Var Mı?

1980’li yıllar ile 2008 krizi arası dönem, dünya genelinde merkez bankalarının itibarlarının arttığı yıllar idi. 1979’da ABD merkez bankası başkanlığına getirilen ve 1987’ye kadar bu görevde kalan Paul Volcker, sermaye çevreleri tarafından ABD ekonomisini uçurumun eşiğinden alan kişi ilan edildi. Ardından gelen Alan Greenspan ise, 2006’da görevden ayrılana kadar aynı çevreler tarafından merkez bankacılığın “gurusu” olarak görüldü. Özellikle ABD ekonomisi için bu dönemin temel mottosu Büyük İtidal (Great Moderation) idi.


Büyük İtidal’in anlamı, 1970’lerdeki kriz sonrasında ABD ekonomisinin istikrar kazanması, gerek enflasyonda gerekse büyümede büyük oynaklıkların ortadan kalkmasıydı. Bunun farklı nedenleri tartışılsa da, merkez bankaları bu süreçte kendi paylarının büyük olduğunu düşünüyordu. 2000’lere gelindiğinde, gelişkin makroekonomik modeller sayesinde artık büyük çaplı ekonomik oynaklıkların ve hatta ekonomik krizlerin geride kaldığı, anaakım iktisatçılar ve merkez bankacılar arasında yaygın bir inanç haline gelmişti. Ta ki, 2008’de tüm bu ışıltılı dünya çökene kadar!

23 Ağustos 2016 Salı

Faizle Döviz Arasında Sıkıştırılmış Ekonomi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz politikası üzerine yazanlar arasında bir süredir iki kutup oluştu. İlki neoliberal ortodoksinin deforme edilmesinden hoşlanmayan “endişeli liberaller”, ikincisi de herhangi bir iktisadi akım ile ilişkilendirilmesi mümkün olmayan ve sadece faizin düşmesini savunan “büyüme koalisyonunun” sözcüleri. Karşılıklı alınan bu pozisyonlar her vesilede aynı tezlerin tekrarlanması ile neredeyse katılaşmış durumda. Son yazısında Mahfi Eğilmez, bu tartışmadaki pozisyonları güncel olarak özetledi.

Tartışmanın kısırlığının en önemli nedeni, Türkiye’de ekonomi politikasının para politikasına, kur ve faiz arasına sıkıştırılmış olması. Esasında bu Türkiye’ye özgü de değil. Dünya da benzer bir tıkanıklık var. Oysa para politikası, ne Türkiye ekonomisinin sorunlarını çözmede anahtardır, ne de dünya ekonomisini düzlüğe çıkaracak bir sihirli değnek. O halde neden sürekli faiz oranlarıyla yatıp kalkıyoruz?

18 Ağustos 2016 Perşembe

Uluslararası Yatırımlar ve Demokrasi: Düşündüğünüz Gibi Değil!

Son zamanlarda şu söylemi sıklıkla duyuyoruz: “bir ülkede demokrasi ve hukuk yoksa o ülkeye yatırım gitmez”. Oysa dünyadaki örneklere baktığımızda, yabancı yatırımlar ile yatırımlara ev sahipliği yapan ülkenin rejimi arasındaki ilişki, yukarıdaki söylemde olduğu gibi tek boyutlu şekilde gerçekleşmiyor. Yani demokratik olmayan ülkeler de demokratik olanlar gibi yatırım alabiliyor. Bu yazıda, meseleyi daha sağlıklı tartışabilmek için bazı temel noktalara işaret etmeye çalışacağım. Başlarken hatırlatayım, aşağıda uluslararası yatırımlar ile portfolyo yatırımlarını değil uzun vadeli doğrudan yatırımları kast ediyorum.

11 Ağustos 2016 Perşembe

15 Temmuz’un Ekonomik Etkileri

15 Temmuz’daki darbe girişimi büyüklüğündeki bir sorunun, ekonomik etkileri olmaması beklenemez. Ancak bu etkilerin 2001 tipi bir çöküş şeklinde olması gerekmiyor. 15 Temmuz sonrasındaki ilk şok, geçtiğimiz üç haftada ekonomi yönetiminin kuvvetli politika tepkisi sonucunda atlatıldı. Ancak Türkiye ekonomisinin sorunları 15 Temmuz’daki darbe girişiminden ibaret değil. 

10 Ağustos 2016 Çarşamba

Türkiye'de konut kredisi faiz indirimi: geçici bir önlem ve olasılıklar

Cumhurbaşkanı tarafından konut kredilerinde hedef faiz oranının yıllık % 9 civarı olarak açıklanması, bu faiz oranına yakın bir oranla Gayrımenkul ve Gayrımenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) üyesi çok sayıda şirketin konut kampanyası başlatmasını takip etti. Başbakan yardımcısı Nurettin Canikli de bankaları zora sokmadan faizin % 10’un altına çekileceğini beyan etti. Bugün Ziraat Bankası konut kredisinde aylık faizi % 0,95’e çekti, TEB ve Denizbank takipçi oldular. Böylece ekonomi yöneticilerinin yıllık maliyeti % 12,5 seviyesini işaret ederek indirmeye çalıştıklarını görüyoruz.

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Emek Cephesinde Durum: Küresel Kriz ve Emek Hareketi - Açmazlar, Olanaklar, Tehlikeler

Mayıs 2016'da Express Dergisi'nde yayımlanan değerlendirmemizi Kriz Notları okuyucuları için buraya aktarıyoruz:

Durum Hans Fallada’nın Küçük Adam Ne Oldu Sana romanından uyarlanan müzikli oyunun ünlü şarkısının nakaratı gibi: “Kriz var, kriz var. Ekonomi tıkırında, ekonomi tıkırında...” 2008’den beri küresel kriz var, ama neoliberalizmin tıkırına çomak sokulamadığı gibi, ekonomi politikaları “daha fazla neoliberalizm” yolunda. Yol o olunca, direksiyona “daha fazla otoriter devlet”in geçmesi kaçınılmazdı, öyle oldu. Ancak neoliberalizmin alet kutusundaki araçlar da giderek tükeniyor. Peki, o yolun taşları nasıl döşendi, kritik dönemeçler hangileriydi? Sol ne yaptı, ne yapamadı, ne yapması lâzım? Açmazlar, olanaklar, tehlikeler neler? Ümit Akçay–Ali Rıza Güngen’e bağlanıyoruz.

14 Temmuz 2016 Perşembe

#KrizNotları Canlı Yayın: İtalyan Bankaları, #Brexit, Hazine Garantileri

15 günde bir Türkiye ve dünya ekonomisinde öne çıkan gündem başlıklarının değerlendirileceği "Kriz Notları" programı 15 Temmuz 2016 Cuma saat 20.00'de, Kriz Notları'nın Youtube Kanalında canlı yayında olacak.

1 Temmuz 2016 Cuma

#KrizNotları Canlı Yayın: #Brexit ve Yansımaları

15 günde bir Türkiye ve dünya ekonomisinde öne çıkan gündem başlıklarının değerlendirileceği "Kriz Notları" programının ikincisi 1 Temmuz 2016 Cuma saat 20.00'de, Kriz Notları'nın Youtube Kanalında canlı yayında olacak.

24 Haziran 2016 Cuma

Brexit: Pandora'nın Kutusu Açıldı!

Britanya'nın AB üyeliğinin oylandığı referandum sonucunda "çıkış" (Brexit) taraftarları çoğunluğu sağladı. Pandora'nın kutusu açılıyor!

15 Haziran 2016 Çarşamba

Yeni bir Ekonomik Kriz mi, 2008’in Sarsıntıları mı?

Bu röportaj Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş'ün 2. baskısı vesilesiyle yapıldı ve Mesele Dergisi'nin Mayıs sayısında yer aldı. Röportaj için Özlem Çelik'e çok teşekkür ederiz. Kriz Notları okuyucuları için burada da paylaşıyoruz. 

İyi okumalar.

13 Haziran 2016 Pazartesi

#KrizNotları Canlı Yayına Başlıyor!

15 günde bir Türkiye ve dünya ekonomisinde öne çıkan gündem başlıklarının değerlendirileceği "Kriz Notları" programının ilki 15 Haziran 2016 Çarşamba saat 20.30'da, Kriz Notları'nın Youtube Kanalında canlı yayında olacak.

1 Haziran 2016 Çarşamba

IMF içinde başlayan neoliberalizm tartışması krizin virajlarına eşlik edecek

Uluslararası Para Fonu (IMF) Araştırma Departmanı mensubu üç ekonomist (Ostry, Loungani ve Furceri), Fon’un önde gelen yayınlarından Finance and Development’ın 2016 Haziran sayısında “Neoliberalism: Oversold?” başlıklı bir makale yayımladılar. Ostry, Loungani ve Furceri kendi cemaatlerinde fazla eleştirel bulunduğu için üstü çizili kelimeyi kullanmanın ötesine geçip, “neoliberal” politikaların zaman zaman maliyetlerinin faydalarından daha fazla olabildiğini de ileri sürdüler. Ülke ekonomilerinin yaşadığı sorunların tek bir politika paketiyle (mali konsolidasyon + sermaye serbestliği) çözülemeyeceğinden dem vurdular. 

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Rejimin Gidişatı ‘Kriz’e Yön Verecek

Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş'ün yeni baskısı vesilesiyle Birgün Gazetesi'nden Semih Güven'in sorularını yanıtladık. Dünya ve Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendirdik, röportajı Kriz Notları okuyucusu ile de paylaşıyoruz.

17 Mayıs 2016 Salı

Yükselen İnşaat-Finans Kompleks, Haussmann’ın Ruhu ve Şantiyeleşen Kentler

Aşağıdaki yazı Express dergisinin 142. Sayısında "Şantiyeleşen Kentler" başlığıyla yer aldı. Kriz Notları okuyucusu için buradan da paylaşıyorum.

12 Mayıs 2016 Perşembe

Hazine garantisi sorunu siyasi krizin arkasında yatıyor olabilir mi? Beş soru, beş cevap

Başkanlığa meyleden otoriter yarı-başkanlık sisteminde 64. Hükumetin başbakanı geçtiğimiz hafta içinde kibarca bir ifadeyle görevden alındı. Geç kapitalistleşen ülkelerden sermaye çıkışıyla çakışan bu görev değişimi kararı Türkiye’de borsanın diğer benzer konumdaki ülkelerden daha fazla düşüşüne ve dövizin yine benzer konumdaki diğer ülkelere göre daha fazla değer kazanmasına neden oldu. Siyasi kriz ve ekonomik çalkantı, uzun vadeli kredi borcu 100 milyar ABD dolarını (bundan sonra dolar) geçen özel sektöre üç gün içinde yaklaşık yüzde 5’lik bir Türk lirası değer kaybı ile okkalı bir darbe vurdu.

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Panel Duyurusu: Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş, 16 Mayıs, Bilgi Ünivesitesi

Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş'ün yeni baskısı vesilesiyle, dünya ve Türkiye ekonomisindeki güncel gelişmeleri, Ankara'dan sonra bu sefer İstanbul'da, Bilgi Üniversitesi'nde tartışacağız.
İlgilenenleri bekleriz.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Küresel sistem, finansal adacıklar ve vergi cennetlerine karşı mı?*

Panama menşeli Mossack Fonseca hukuk firmasının dosyalarının hacker’lar tarafından ele geçirilmesi ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun belgeleri inceleme çalışmaları sonrası offshore kelimesi bütün anlamlarıyla karşımıza dikildi. Bir yandan kıyıdan uzakta, kıyının ötesinde demek olan bu kelime öte yandan karadan doğru gelen anlamına sahip. Finansal terminolojide ise kendi vatandaşlarından çok başka ülkelerdeki yatırımcıların işlemlerinin yapıldığı, oradan gelen paranın işlendiği ve aktarıldığı yerleri tarif etmek için kullanılıyor. Offshore bu nedenle vergi cennetinden daha fazla bir anlama sahip, finansal sektör açısından önemli merkezlere işaret ediyor ve offshore yatırım bilgileri kişisel bilgiler olarak ele alınıp, gizleniyor.


12 Nisan 2016 Salı

İtalya’da finansal riskleri üstlenen devlet ve yeni banka kurtarma fonu

İtalya banka kurtarma operasyonuyla gündemde kalmaya devam ediyor. 2008 ve 2009’da çöken büyüme oranları ve fırlayan işsizlikle birlikte borç çevrimi sorunu konuşulur olmuş, Avrupa Merkez Bankası’nın Doğrudan Parasal İşlemler duyurusu sonrası 2012 Eylül’ünden itibaren tahvil getirisinde düşüş görülmüş ancak ne işsizlik oranı azaltılabilmiş ne de ekonomik büyüme toparlanmıştı. Ekonomi 2012-2014 aralığında daralmaya devam etti ve ancak 2015 sonunda hasıla artışı gözlendi. 


11 Nisan 2016 Pazartesi

Merkez Bankası'na Yeni Başkan: Faizler Düşecek Mi?

Uzun süredir merak edilen Merkez Bankası başkanının kim olacağı sorusunun yanıtı belli oldu: Murat Çetinkaya. Çetinkaya'nın atanma kararı Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı ve olağanüstü bir gelişme olmazsa atama gerçekleşecek. Banka içinden yapılacak atmayla göreve gelecek olan Çetinkaya''nın nasıl bir başkanlık yapacağını göreceğiz. Her ne kadar köken olarak katılım bankacılığından gelse de ilk izlenim olarak atamada Babacan-Şimşek çizgisi hakim gibi. Yani Çetinkaya'nın muhafazakar bir başkanlık çizgisi izlemesi muhtemel.

8 Nisan 2016 Cuma

Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş - İkinci Baskı İçin Okuyucuya Not

Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği kitabımızın ikinci baskısı çıktı. Kitapta okuyucuların ilk baskı ile ikinci arasındaki değişikleri daha kolay izleyebilmesi için bir not hazırlamıştık, buradan da duyuralım istedik. İyi okumalar!

24 Mart 2016 Perşembe

2016 Başında Dünya Ekonomisi ve Türkiye: Kriz Dinamikleri, Eğilimler ve Çelişkiler

2016’nın Ocak ayının ikinci yarısında Davos’ta gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu toplantısı, 2016’nın ilk günlerinde dünya genelinde yaşanan borsa çöküşlerinin gölgesinde yapıldı. Zaten forumun beş ana temasından üçü doğrudan küresel ekonomik krizle ilgiliydi. Kapitalizmin geleceğine dair umutları diri tutmanın temel amaç olduğu Davos zirvesinde dahi küresel krizin bu denli önemli bir yer kaplaması, meselenin ne denli ciddi olduğunu gösteren bir işaret. Bu yazıda 2008’de ABD’deki dev yatırım bankalarından biri olan Lehman Brothers’ın batmasıyla patlak veren ve halen süren küresel ekonomik krizin ana hatlarıyla gelişimi ve 2016 itibariyle beklenen güncel gelişmeler konu ediliyor. Bu bağlamda Türkiye ekonomisinin 2016 serüveni de kısaca ele alınacak. Bu durum tespiti için bir adım geriye çekilip 2008 öncesini kısaca hatırlamak gerek. [1]

10 Mart 2016 Perşembe

Avrupa Merkez Bankası Şapkadan Tavşan Çıkarabilir mi?

Avrupa Merkez Bankası (AMB) 10 Mart’taki para politikası kararları ile sürpriz yaratarak miktarsal genişleme (expanded asset purchase program) kapsamındaki menkul kıymet alım miktarını önemli ölçüde arttırdı. 2017 Mart’ına kadar devam edeceği açıklanan Avro Bölgesi miktarsal genişleme programında (devlet tahvillerini de kapsayan) menkul kıymet alımı ayda 60 milyar avro’dan 80 milyara çıkarılmış oldu. AMB aynı gün politika faizini yüzde 0,05’ten sıfıra indirdi. Aynı zamanda bankaları kredi vermeye teşvik için negatif seviyeye çekilmiş olan mevduat faizini 10 baz puan daha indirerek – 0,4’e çekti. Bankaların AMB’den borç aldıklarında ödeyecekleri faiz oranı da sınırlı bir düşüşle yüzde 0,25’e indirilirken, yatırım notuna sahip şirket tahvilleri de miktarsal genişleme programına eklendi. Bu son karar ve yeni bir finansman operasyonu duyurusu (TLTRO II) ile AMB hem bankalara hem de şirketler kesimine verebileceği desteğin sınırlarına bir adım daha yaklaşmış oldu.

8 Mart 2016 Salı

6 Göstergede Türkiye ve Rusya Ekonomisi: Gerilim Stratejisi Nereye Kadar?

2015 yılının sonlarına doğru düşürülen Rus uçağından sonra Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında tansiyon artmıştı. Rusya'nın Türkiye'ye yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımlardan sonra iki ülke arasındaki gerilim daha da şiddetlendi. Bazı çevreler petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle Rus ekonomisinin zaten çöktüğü, dolayısıyla Türkiye'ye yaptırım uygulayacak bir gücünün olmadığını ileri sürüyor. Aşağıdaki 6 temel ekonomik gösterge ile Türkiye ve Rusya ekonomisi karşılaştırıldığında bu görüşü destekleyecek bir sonuca ulaşmak mümkün görünmüyor.

28 Şubat 2016 Pazar

#G20 Shanghai Zirvesi: IMF Planının Reddi ve Tükenen Seçenekler

Üye ülkelerin maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının katıldığı ve geçtiğimiz hafta Shanghai'da gerçekleştirilen G20 zirvesine, IMF'nin önerdiği mali genişleme planı damgasını vurdu. Plan reddedildi. Ancak bu tartışma, 2008'den itibaren süren krizde, politika yapıcıların alet çantasındaki araçların birer birer tükendiğini göstermesi açısından önemli idi.

10 Ocak 2016 Pazar

Hükümetin 2016 Planı Netleşiyor: Kriz Karşıtı Önlemler Devrede

64. Hükümet’in kuruluşunun üzerinden çok zaman geçmedi ancak küresel krizin derinleştiği bir ortamda 2016 yılında hükümetin hayata geçireceği program netleşmeye başladı. Bu yazıda üç ayaklı (kamu harcamaları + asgari ücret artışı + kredi genişlemesi) bu planı ele aldım. Özellikle kredi genişlemesine yönelik alınan önlemlerin bir proaktif banka kurtarma operasyonu olduğuna dikkat çektim.

7 Ocak 2016 Perşembe

Devre kesiciler mi, makina kırıcılar mı? Çin’de borsa çöküşleri devam ediyor

7 Ocak'ta dünya borsa tarihinin en sersemletici olaylarından birisi yaşandı. Yine Çin’de. CSI endeksi işlemlerin ilk 13 dakikasında yüzde 5 düşünce borsa oyuncularının sakinleşmesi için 15 dakika süren bir ara verildi. Bu otomatik ara sonrasında düşüş oranı yüzde 7’yi geçince Çin borsası bugün için işlemlere kapandı. 30 dakikada son derece olağandışı durumlarda kullanılması beklenen devre kesiciler (circuit-breaker) iki kez  devreye girmiş oldu.