Türkiye ekonomisi Kasım başından beri döviz şokları
yaşıyor. Hükümet yetkilileri iki kere “dalgalanmanın dibi görüldü” diye
açıklama yaptılar
ve bu açıklamaların hemen akabinde TL değersizleşmeye devam etti. Bu hafta
FED’in faiz kararı ve Türkiye’deki üçüncü çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Türkiye
İstatistik Kurumu’nun yapacağı güncelleme
ile gelirimiz artacak da olsa (!) ekonomik yavaşlamanın boyutu ortaya çıkacak.
FED’in faiz artışı ise piyasa tabiri ile “fiyatlandı” ancak yapılacak
açıklamalar 2017 için önemli olacak. Şimdiden söyleyelim: Küresel krizde Trump
dönemeci 20 Ocak 2017’de dönülecekken henüz dibin dibi yok. Aşağıda küresel
ölçekte 2017’ye kalacak temel gündem maddelerini özetledim. Bu beş maddenin
başkanlık gündemli bir Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini ileride ele alacağım.
1. Küresel
Kriz Sürüyor
2008’de patlak veren küresel ekonomik kriz sürüyor.
2017’de krizin üçüncü aşaması derinleşecek. İlk aşama ABD’deki çöküş, ikincisi
Avrupa’daki borç krizi ve üçüncüsü “yükselen piyasaların” düşüşü idi. 2017’de, D.
Trump vaatlerinin yarısını dahi yerine getirse, aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu ülkeler olumsuz etkilenecek. Kısacası, krizin etkilerinin ortadan
kalkığı ve güçlü bir büyüme beklentisi henüz ufukta yok.
2. Esas
Etki 20 Ocak Sonrası
D. Trump 20 Ocak 2017’de göreve başlayacak. Trumponomics olarak adlandırılan ABD’nin yeni ekonomi politikası ekonomik büyümenin iki
katına çıkarılmasına dayanıyor. Bunun için altyapı yatırımlarına ağırlık veren
bir mali genişleme programı tasarlanıyor. Programın uygulanması enflasyon beklentilerini
ve buna bağlı olarak da faizleri artabilir. Bunun Türkiye gibi ülkelere etkisi
korkutucu: daha güçlü dolar ve daha yüksek faiz senaryosu, aralarından
Tükiye’nin de olduğu ülkeler için borç krizleri ve resesyonun aynı anda
yaşanması ihtimalini kuvvetleniyor.
3. “Yükselen
Piyasalarda” Borç Krizi Kapıda
ABD’de faizin yükselmenin etkisinin ne olacağını
kestirmek zor değil. Türkiye gibi ülkelerde merkez bankaları FED’in kararlarıyla
uyumlu hareket etmektedir. Bunun anlamı 2017’de kredinin hem döviz hem TL olarak
maliyetinin artması olacaktır. Bu durum, ekonomik büyümenin zaten durgunlaştığı
bir dönemde net daralmaların yaşanmasını beraberinde getirebilir. İkinci boyut
olan doların yükselişi ise, geniş cari açığı ve yüksek dolar borcu olan, aralarında
Türkiye’nin de olduğu ülkeler
için önemli. Bu ülkelerdeki firmaların dolar borçlarının çevrilememesi, bir borç krizinin kapısını aralayabilir.
4. Küresel
Ticaretteki Duraklama Sürecek
Trumponomics’in dış ticaret politikası ise, bir çeşit korumacılık. Amacı, üretim
maliyetini azaltmak için emeğin ucuz olduğu ülkelere giden firmalar için,
gittikleri ülkelerden ABD’ye yapılan ithalatı maliyetli hale getirmek. Böylelikle üretimin yeniden ABD’ye dönmesi ve bu yolla
istihdamın artması bekleniyor. Gördüğünüz gibi orijinal bir plan değil ancak
uygulanması durumunda dünya ekonomisine etkisi sarsıcı olabilir. Örneğin ABD
pazarıyla en çok entegre olmuş Çin’e uygulanacak yüksek bir gümrük vergisi,
ABD’de ücret mallarını pahalılaştıracaktır. Bu ABD için enflasyonu da
tetikleyecek bir unsur. Ancak etkileri Çin için ölümcül olabilir. Zaten
2013’ten itibaren yavaşlayan Çin ekonomisi için ABD pazarının kısıtlanması,
ekonomik büyümenin daha da yavaşlamasına ve Çin’i yeni pazarlar bulmak için dış
politikada agresif davranmaya itebilir.
Kaynak: https://goo.gl/ZQuH5g |
5. Avrupa
Yeni Finansal Çöküşün Eşiğinde
Avrupa’daki yeni bankacılık krizinin olası adresi İtalya.
İtalyan bankaları tarafından verilen toplam kredilerin % 18’i batmış durumda.
Yapılan tahminlere göre, bu batık kredileri kurtarmak için 40 milyar Avro’luk yeni bir kaynak
gerekiyor. Takipteki kredi oranının bu denli yükselmesindeki temel neden ise
bir türlü ekonomik aktivitenin canlanamaması. Kişi başına düşen gelir
verilerine bakıldığında 2008’den sonra İtalya neredeyse 1995 seviyesine
gerilemiş durumda. Batık kredilerin tehdit ettiği bankacılık sisteminin nasıl
kurtarılacağı ise net değil. Avrupa Birliği düzenlemeleri, batık durumunda
borcun vergi verenlere aktarılmasından önce bankada hissedarlarının da elini
taşın altına koymasını öngörüyor.
Bu nedenle süreç kilitlenmiş durumda. Ancak öyle ya da böyle İtalyan bankacılık
krizi için yol haritası 2017’de çizilecek.