21 Eylül 2016 Çarşamba

Biri Kriz Bitti Mi Dedi? Yeniden Düşünün!

15 Eylül 2008’de ABD’nin en büyük finans şirketlerinden olan Lehman Brothers iflas ettiğinde, bir süredir belirtileri olan ekonomik çöküş tam olarak yaşanmaya başlandı. Sekiz yıl sonra bugün, bu ekonomik çöküşün dünya genelindeki etkilerinin geçtiğine dair elimizde pek az veri var. Dahası, sekiz yıl sonra dünya ticareti daralıyor ve küresel ekonomi yeni bir daralmanın eşiğinde. Krizin nedenleri, farklı yönleri, farklı ülkeleri etkilemesi ve krize karşı geliştirilen politika tepkileri üzerine, farklı bakış açılarından pek çok şey yazıldı. Bu yazıda dikkat çekmek istediğim husus, krizi daha kapsamlı bir şekilde anlamlandırabilmek için son yıllarda yaşananları, tarihsel bağlamın içine yerleştirme gerekliliği. Böyle bakınca durum pek iç açıcı değil!

Tarihsel Bağlam
Aşağıda dünya ekonomisinde 1960’lı yıllardan günümüze ekonomik büyüme rakamlarını gösteren bir grafik var. Bu grafiği Dünya Bankası’nın veri tabanında yer alan 1961-2015 arasındaki yıllık büyüme oranlarının 10’lar yıllık ortalamalarını alarak oluşturdum. Böylelikle 2008 krizi üzerine konuşurken, bunun nasıl bir tarihsel bağlama oturduğunu daha iyi görebiliriz diye düşünüyorum. Grafikte görüldüğü gibi, dünya ekonomisinin büyüme hızı 1960’lı yıllardan itibaren azalmaktadır. Bunun tek istisnası 2000’li yıllardır ki o da çok sert bir çöküşle sonuçlandı. 2010’lu yıllarda büyüme hızının azalması trendi sürüyor.


Dünya ekonomisinde 1960 sonrası büyümenin hız kestiği bu yıllar, aynı zamanda kapitalizmin “altın çağı” olarak adlandırılan, İkinci Dünya Savaşı ile 1970’lerdeki kriz arasındaki dönemin ardından geliyor. Erken kapitalistleşmiş ülkelerde refah devleti uygulamaları, geç kapitalistleşen ülkelerde ise ithal ikameci kalkınma modellerinin uygulandığı “altın çağ” sırasında, her iki grup ülke için de tarihsel olarak oldukça yüksek büyüme oranları yakalanmıştı. Ancak bu güçlü büyüme dönemi, 1970’li yıllardaki kriz sonrasında geride kaldı.

Kazananlar da var!
Elbette toplulaştırılmış tek bir veri ile her şeyi açıklamak mümkün değil. Dünya ekonomisinde büyümenin tökezlediği bu dönemde, Güney Kore ya da Çin gibi ülkeler muazzam büyüme oranlarına ulaştılar. Ayrıca, ekonomik büyümenin azaldığı bu dönemde, ülkelerin içindeki ekonomik eşitsizlikler ve gelir/servet dağılımı adaletsizlikleri doruk noktasına ulaştı. Yani toplu verilere bakıldığında işlerin kötüye gidiyor oluşu, bazıları için bu sürecin nimetlerinin olmadığı anlamına gelmiyor.

Büyümenin hız kestiği bu dönem, 1970’lerdeki krizin sermaye lehine çözümü için geliştirilmiş neoliberal politika paketinin uygulanması ile geçti. Neoliberal paket, amacına uygun bir şekilde sürecin sermaye lehine sonuçlanmasına yaradı. Ancak ekonomik büyümenin tempo kaybediyor olması, sermayenin 1970’ler sonrası emeğe karşı kazandığı zaferin çok uzun ömürlü olmadığı anlamına geliyor.

Neoliberal Paradoks
J.Crotty 2008 krizinden epey önce, “Neoliberal Paradoks” başlıklı makalesinde, bu konuya işaret etmişti. Crotty, 1970’li yılların sonundan itibaren küresel neoliberal ekonomik düzenin yükselişinin, ekonomik performans üzerinde olumsuz etkileri olduğunu savunur. ABD’deki finansal olmayan firmalar üzerine olan çalışmasında, neoliberal politikalar ile birlikte reel sektörün bir ikilem ile karşılaştığına işaret eder. Finansal piyasaların, finansal olmayan firmalardan yüksek getiri beklentisi giderek artarken, üretim alanında yaşanan yoğun rekabet nedeniyle yüksek getiri sağlamak giderek zorlaşıyor.

Crotty’nin ABD’deki finansal olmayan firmalar için kullandığı neoliberal paradoks tabiri, genelleştirilerek 1970’ler sonrası ekonomiler için de kullanılabilir. Neoliberal politikalar 1970’lerde görülen kar oranlarının düşme eğilimini yeniden canlandırmak için uygulandı. Ancak yoğunlaşan rekabet nedeniyle karlar restore edilemiyor. Üretimde düşen karlar finansın gelişmesi ile telafi ediliyor. Ancak bu durum ekonomilerin üretim temelini erozyona uğrattığından toplamda ortaya çıkan büyüme giderek yavaşlıyor (R.Brenner şurada benzer bir çerçeveyi savunur).

2008 krizi
Finansallaşma, neoliberal paradoksun bileşenlerinden biridir. 2008 küresel ekonomik krizinin oluşumunda, özellikle 1990’lı yıllarda kurumsallaşan yeni finansal mimarinin önemli bir payı olduğunu biliyoruz. Menkul kıymetleştirme (securitization) mekanizması ve yeni geliştirilen risk transferi teknikleri, finansal mimarinin kritik parçalarındandı. Bu mekanizmalar ve gelecekte yaratılacak değerin şimdiden parasallaştırılması anlamına gelen borçlandırma teknikleri sayesinde krizin zaman içinde yer değiştirmesi mümkün kılındı. Ancak yeni finansal mimari, ne kadar sofistike olursa olsun, borçluların borçlarını geri ödemelerine dayanıyor. Sürekli kemer sıkma anlamına gelen neoliberalizm sürdükçe, gelirleri artmayan borçluların borçlarını ödeyebileceklerinin bir garantisi yok. Kısacası, 2008 krizi bitmedi, uzunca bir süredir de bizimle olacak!

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazı 19.09.2016 tarihinde, Gazete Duvar'da yer aldı. 
Erişim: http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/09/19/8-yilinda-kuresel-ekonomik-kriz/