15 Eylül 2008’de ABD’nin en büyük finans şirketlerinden
olan Lehman Brothers iflas ettiğinde, bir süredir belirtileri olan ekonomik
çöküş tam olarak yaşanmaya başlandı. Sekiz yıl sonra bugün, bu ekonomik çöküşün
dünya genelindeki etkilerinin geçtiğine dair elimizde pek az veri var. Dahası,
sekiz yıl sonra dünya ticareti daralıyor ve küresel ekonomi yeni bir daralmanın
eşiğinde. Krizin nedenleri, farklı yönleri, farklı ülkeleri
etkilemesi ve krize karşı geliştirilen politika tepkileri üzerine, farklı bakış
açılarından pek çok şey yazıldı. Bu yazıda dikkat çekmek istediğim husus, krizi
daha kapsamlı bir şekilde anlamlandırabilmek için son yıllarda yaşananları,
tarihsel bağlamın içine yerleştirme gerekliliği. Böyle bakınca durum pek iç
açıcı değil!
Tarihsel Bağlam
Aşağıda dünya ekonomisinde 1960’lı yıllardan günümüze
ekonomik büyüme rakamlarını gösteren bir grafik var. Bu grafiği Dünya
Bankası’nın veri tabanında yer alan 1961-2015 arasındaki yıllık büyüme oranlarının 10’lar yıllık
ortalamalarını alarak oluşturdum. Böylelikle 2008 krizi üzerine konuşurken,
bunun nasıl bir tarihsel bağlama oturduğunu daha iyi görebiliriz diye
düşünüyorum. Grafikte görüldüğü gibi, dünya ekonomisinin büyüme hızı 1960’lı
yıllardan itibaren azalmaktadır. Bunun tek istisnası 2000’li yıllardır ki o da
çok sert bir çöküşle sonuçlandı. 2010’lu yıllarda büyüme hızının azalması
trendi sürüyor.
Dünya ekonomisinde 1960 sonrası büyümenin hız kestiği bu
yıllar, aynı zamanda kapitalizmin “altın çağı” olarak adlandırılan, İkinci
Dünya Savaşı ile 1970’lerdeki kriz arasındaki dönemin ardından geliyor. Erken
kapitalistleşmiş ülkelerde refah devleti uygulamaları, geç kapitalistleşen
ülkelerde ise ithal ikameci kalkınma modellerinin uygulandığı “altın çağ”
sırasında, her iki grup ülke için de tarihsel olarak oldukça yüksek büyüme
oranları yakalanmıştı. Ancak bu güçlü büyüme dönemi, 1970’li yıllardaki kriz
sonrasında geride kaldı.
Kazananlar da var!
Elbette toplulaştırılmış tek bir veri ile her şeyi
açıklamak mümkün değil. Dünya ekonomisinde büyümenin tökezlediği bu dönemde,
Güney Kore ya da Çin gibi ülkeler muazzam büyüme oranlarına ulaştılar. Ayrıca,
ekonomik büyümenin azaldığı bu dönemde, ülkelerin içindeki ekonomik
eşitsizlikler ve gelir/servet dağılımı adaletsizlikleri doruk noktasına ulaştı.
Yani toplu verilere bakıldığında işlerin kötüye gidiyor oluşu, bazıları için bu
sürecin nimetlerinin olmadığı anlamına gelmiyor.
Büyümenin hız kestiği bu dönem, 1970’lerdeki krizin
sermaye lehine çözümü için geliştirilmiş neoliberal politika paketinin uygulanması
ile geçti. Neoliberal paket, amacına uygun bir şekilde sürecin sermaye lehine
sonuçlanmasına yaradı. Ancak ekonomik büyümenin tempo kaybediyor olması,
sermayenin 1970’ler sonrası emeğe karşı kazandığı zaferin çok uzun ömürlü
olmadığı anlamına geliyor.
Neoliberal Paradoks
J.Crotty 2008
krizinden epey önce, “Neoliberal Paradoks” başlıklı makalesinde,
bu konuya işaret etmişti. Crotty, 1970’li yılların sonundan itibaren küresel
neoliberal ekonomik düzenin yükselişinin, ekonomik performans üzerinde olumsuz
etkileri olduğunu savunur. ABD’deki finansal olmayan firmalar üzerine olan
çalışmasında, neoliberal politikalar ile birlikte reel sektörün bir ikilem ile
karşılaştığına işaret eder. Finansal piyasaların, finansal olmayan firmalardan yüksek
getiri beklentisi giderek artarken, üretim alanında yaşanan yoğun rekabet
nedeniyle yüksek getiri sağlamak giderek zorlaşıyor.
Crotty’nin ABD’deki
finansal olmayan firmalar için kullandığı neoliberal paradoks tabiri,
genelleştirilerek 1970’ler sonrası ekonomiler için de kullanılabilir. Neoliberal
politikalar 1970’lerde görülen kar oranlarının düşme eğilimini yeniden
canlandırmak için uygulandı. Ancak yoğunlaşan rekabet nedeniyle karlar restore
edilemiyor. Üretimde düşen karlar finansın gelişmesi ile telafi ediliyor. Ancak
bu durum ekonomilerin üretim temelini erozyona uğrattığından toplamda ortaya çıkan
büyüme giderek yavaşlıyor (R.Brenner şurada
benzer bir çerçeveyi savunur).
2008 krizi
Finansallaşma, neoliberal
paradoksun bileşenlerinden biridir. 2008 küresel ekonomik krizinin oluşumunda,
özellikle 1990’lı yıllarda kurumsallaşan yeni finansal mimarinin önemli bir
payı olduğunu biliyoruz.
Menkul kıymetleştirme (securitization)
mekanizması ve yeni geliştirilen risk transferi teknikleri, finansal mimarinin
kritik parçalarındandı. Bu mekanizmalar ve gelecekte yaratılacak değerin
şimdiden parasallaştırılması anlamına gelen borçlandırma teknikleri sayesinde
krizin zaman içinde yer değiştirmesi mümkün kılındı. Ancak yeni finansal
mimari, ne kadar sofistike olursa olsun, borçluların borçlarını geri
ödemelerine dayanıyor. Sürekli kemer sıkma anlamına gelen neoliberalizm
sürdükçe, gelirleri artmayan borçluların borçlarını ödeyebileceklerinin bir garantisi
yok. Kısacası, 2008 krizi bitmedi, uzunca bir süredir de bizimle olacak!
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazı 19.09.2016 tarihinde, Gazete Duvar'da yer aldı.
Erişim: http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/09/19/8-yilinda-kuresel-ekonomik-kriz/