Almanya’daki seçimler, pek çok açıdan kritik bir dönüm noktası idi. Seçimlere damgasını vuran tartışmasız bir şekilde faşist sağ “Almanya için Alternatif” (AfD) partisinin hızlı yükselişi ve parlamentoda üçüncü büyük parti haline gelmesi oldu. Bu yükselişin diğer yanında Hristiyan demokratların ve sosyal demokratların, yani sözde Büyük Koalisyon’un çöküşü var. Seçim sonuçları ile görüldü ki, pek çok ana akım yorumcunun söylediğinin aksine Almanya yükselen sağ popülist dalgadan muaf değil. Bu yazıda iki noktayı açmak istiyorum. İlki şu: AfD’nin yükselişinin gerisindeki nedenlerden biri, “Alman mucizesinin” karanlık yüzü olan emek piyasalarının esnekleştirilmesi. İkincisi de şu: AfD’nin yükselen oyu, “yeni normal” hale gelen sağ popülist dalga içinde bir kırılma noktasını ifade ediyor olabilir.
Ekonomiyle ilgilenmeyebilirsiniz. Ancak bu sizi ekonomik krizin sonuçlarına maruz kalmaktan muaf kılmaz.
Kriz Notları Facebook Sayfası
▼
27 Eylül 2017 Çarşamba
23 Eylül 2017 Cumartesi
Varlık Fonu’ndaki Kriz Neyi Gösteriyor?
Geçtiğimiz hafta Türkiye Varlık Fonu (TVF) başkanı görevden alındı. Türkiye ekonomisi için bir kurtarıcı olarak lanse edilen Fon, kuruluşunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen henüz herhangi bir varlık gösteremedi. Bunun farklı nedenleri sıralanabilir ancak kanımca temel sorun, Türkiye’de temel ekonomi politikası tercihleri ve bu tercihleri uygulayacak kurumların hangileri olduğundaki belirsizlik.
Geçtiğimiz haftaki yazımda, “Türkiye ekonomisi, herhangi bir anlamlı ekonomi politikası tartışması yapılabilecek bir düzeyde değildir, tüm menzili 2019 seçimlerine odaklanmış bir örtülü ekonomi haline gelmiştir” derken, kast ettiğim biraz da buydu. Bu yazıda, TVF özelinde bir kere daha ortaya çıkan sorunların basitçe AKP içi gerilimlerden kaynaklanmaktan ziyade, daha yapısal kökleri olduğuna işaret edeceğim.
21 Eylül 2017 Perşembe
Örtülü Ekonomi
Türkiye’de para politikası, kriz eğilimlerinin yoğunlaşması üzerine Ocak 2017’de değişti. Merkez bankasının resmi politika faizi fiili olarak tedavülden kalktı. Fiili durum-hukuki durum gerilimi, fiili durum lehine çözüldü ve para politikası örtülü alana geçti. Maliye politikası ise, kamu garantileri konusunda epeydir şeffaflıktan uzaklaşmıştı, son olarak ekonomik krizden çıkışı sağlayan Kamu Garanti Fonu tarafından sağlanan destekler konusunda da yeterli açıklamalar yapılmadı. Sonuçta, para politikasından maliye politikasına, karşımızda örtülü bir ekonomi var. Oluşan bu örtülü ekonominin menzili 2019 seçimleri.
19 Eylül 2017 Salı
Sanayi 4.0 Distopyası
Biraz da Hollywood’un etkisiyle olsa gerek, robotik teknolojinin gelişmesi büyük ilgi topluyor. Geçenlerde, Yapay Zeka uygulamalarının kendi aralarındaki iletişim sırasında yeni bir iletişim dili geliştirmeleri üzerine “fişlerinin çekildiği” yönündeki asparagas bir haber, web sitelerinin çok okunanlar listelerinde üst sıralarda yer aldı. Çeşitli Yapay Zeka uygulamaları ya da robotik teknolojinin üretime uygulanması, genellikle Sanayi 4.0 olarak anılıyor. Sadece sanayi üretimi değil söz konusu olan, hizmet sektöründe, hatta kişiselleştirilmiş “akıllı” hizmetlerde de bu yeni teknolojik gelişmeler uygulanabiliyor.
Robotik teknolojilerin üretimde uygulanması üzerine geçenlerde yazdığımda konuyu şurada bırakmıştım: “Meselemiz, robotik teknolojinin gelişiyor olması değil. Mesele kapitalizmin üretim yapısı nedeniyle bu gelişmelerin orta vadede kriz dinamiklerini tetiklemesi ve kısa vadede de işsizliğin yapısal olarak artacak olmasıdır.” Kaldığım yerden devam edeyim: Sanayi 4.0 ile birlikte bir sonraki büyük bulanım artık daha yakın!
18 Eylül 2017 Pazartesi
Emeğin Gücü Gerilerken, Demokrasi Gelişebilir Mi?
Geçtiğimiz hafta Tarık Ziya Ekinci, Gazete Duvar’da yer alan “AK Parti'nin Yeni Türkiye'si Kapitalizm Öncesi Devlet Projesidir” başlıklı yazısı ile değişik tonlarda da olsa Türkiye’de yaygın bir şekilde kabul gören bir fikri farklı bir şekilde dile getirdi. Doç. Dr. Galip Yalman’a referansla söylersek, bu “muhalif ama hegemonik” fikir kabaca şudur: “Tükiye’de burjuvazi yok, o nedenle demokrasi yok”. Bir adım daha atarak neden burjuvazi yok diye sorduğumuzda, çünkü devlet çok güçlü, ihaleleri dağıtıyor vs. yanıtını alıyoruz. Bu yaygın liberal argüman, Türkiye’deki eleştirel sosyal bilimler camiasında defalarca konu edildi ve sayısız kere çürütüldü. Bu yazıda böylesine kapsamlı bir çabaya girişmeyeceğim. Dikkat çekeceğim soru şu: bir ülkede emeğin gücü sistematik olarak geriletilirken demokrasi gelişebilir mi?
6 Eylül 2017 Çarşamba
Sağ Popülizmin Polonya’daki Yükselişi
Polonya geçtiğimiz günlerde iki vesileyle uluslararası kamuoyunun gündemine geldi. Bunlardan ilki, Almanya’nın Hamburg kentinde gerçekleştirilen G20 zirvesi öncesinde ABD Başkanı D. Trump’ın Polonya’yı ziyaret etmeyi tercih etmesiydi. Trump’ın Varşova’da 15 bin kişiye hitaben bir konuşma yapması, Avrupa Birliği (AB) ile gerilimler yaşadığı günlerde iktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) hükümetine açık uluslararası destek anlamına geliyor.