Kriz Notları Facebook Sayfası

1 Haziran 2016 Çarşamba

IMF içinde başlayan neoliberalizm tartışması krizin virajlarına eşlik edecek

Uluslararası Para Fonu (IMF) Araştırma Departmanı mensubu üç ekonomist (Ostry, Loungani ve Furceri), Fon’un önde gelen yayınlarından Finance and Development’ın 2016 Haziran sayısında “Neoliberalism: Oversold?” başlıklı bir makale yayımladılar. Ostry, Loungani ve Furceri kendi cemaatlerinde fazla eleştirel bulunduğu için üstü çizili kelimeyi kullanmanın ötesine geçip, “neoliberal” politikaların zaman zaman maliyetlerinin faydalarından daha fazla olabildiğini de ileri sürdüler. Ülke ekonomilerinin yaşadığı sorunların tek bir politika paketiyle (mali konsolidasyon + sermaye serbestliği) çözülemeyeceğinden dem vurdular. 

Financial Times baseball şapkasını ters giyerek ilgi çekmeye çalışan orta yaşlı bir adamın uğraşına benzettiği değerlendirmenin, esas sorun olan üretkenlik artışındaki azalmayı tartışmayı engellediğini beyan etti. Bu sert editoryal bizzat IMF içinden neoliberalizm eleştirisi duymanın yarattığı şaşkınlığa işaret etmekteydi. The Guardian neoliberalizmin ölümüne şahit olduğumuza dair heyecanlı bir op-ed bastı. Neoliberalizmin temel uygulamalarının başarısına dair şüpheci değerlendirmenin (yeniden) başlattığı tartışma uzunca bir süre devam edecek, çünkü neoliberalizm içinde kalarak küresel eşitsizliklerin sürekliliği güvence altına alınırken, sermaye serbestliği ve mali konsolidasyon istikrarlı ekonomik büyüme getirmiyor.

Kriz sırasında bu tartışma neden zaman zaman geri çekildi?

Aslında tartışma 2008-09 uluslararası finansal krizi çeşitli aşamalarıyla derinleşen ve dallanıp budaklanan bir kriz karakteri kazanmadan önce başlamıştı. Arka planında da kredi çöküşü sonrasında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerden sermaye çıkışlarının yaşanması yatıyordu. Sermaye serbestliği savunucuları bu tarz bir toplu çıkış karşısında teker teker günah keçisi ilan edebilecekleri yönetimler bulamamıştı. Aralarında Stiglitz gibi ünlü şahısların da bulunduğu ekonomistlerin sermaye çıkışlarını engellemek olmasa da sınırlandırmak için kontroller gereklidir argümanına bir süredir görmediği ilgiyi göstermeye başlayan IMF ekonomistlerini de kapsayan uzmanlar grubu yine de bu noktayı derinleştirip bir tartışma kampı yaratacak zaman bulamadılar. Bunun nedeni de 2010-11’den itibaren tekrar geç kapitalistleşen ülkelere yönelen sermayenin (Avro Bölgesi krizinin baş göstermesi ve derinleşmesine karşın) geç kapitalistleşen ülkelerde son derece yüksek büyüme oranlarının yakalanmasına zemin hazırlamasıydı. Dolayısıyla sermaye kontrolleri tartışması boğuldu. Geç kapitalistleşen ülkelerde büyüme temposu 2012’den itibaren istikrarlı bir şekilde yavaşlamaya ve 2015’te (Rusya ve Çin dışarıda bırakıldığında, bkz. üstteki IMF grafiği) net çıkış görülene kadar.

Biraz farklı gerçekleşse de benzer bir seyir kemer sıkma ve mali konsolidasyon alanında da gerçekleşti. Kredi çöküşünün yarattığı ekonomik düşüş miktarsal olarak sınırlı borç artışlarını dahi oransal bir sıçramaya dönüştürüyordu. Üstelik neoliberal yönetim zihniyeti farklı varyantlarına karşın esasen devletin borç birikiminin ekonomik faaliyet için zararlarını ön planda tutmaktaydı. 1980’lerdeki uluslararası borç krizinin çözümü için geliştirilen mekanizmaların benzerlerinin (Brady tahvilleri uygulamasında olduğu gibi yatırım derecesine sahip kağıtların teminat gösterildiği kısmi borç silme ve yapılandırma tartışması) 2010-11’de bir borç krizine dönüşen Avro Bölgesi krizinin çözümü için geliştirilmesi ve işe koşulması tartışılıyordu. Kriz öncesinde borçlanma maliyetleri düşükken ve borçlanma olanakları daha fazlayken, kriz sırasındakinden daha yüksek veya ona yakın kamu borcu/GSYH oranlarını Avro Bölgesi’ndeki ülkelerin yıllar boyunca sürdürebildiğini belirtenlerin sesi boğuldu. Ordoliberal versiyonuyla neoliberal kriz yönetimi Avro Bölgesi’nde kesin bir borç limiti ve mali konsolidasyon dayattı. Ancak yasal değişikliklerin yapıldığı ve kemer sıkma önlemlerinin hız kazandığı 2012-14 sonrasında ne ekonomik toparlanma umulduğu gibi gerçekleşti ne de Avro Bölgesi’nin finansal sistemini de tehdit eden borç krizi nihai çözüme kavuştu (2016 tahminleri için The Economist’ten aktardığım grafik kemer sıkma politikalarının Avro çeperinin ötesinde örneğin Fransa için de anlamlı bir düşüşe vesile olmadığını gösteriyor. 2013 Kıbrıs bankacılık krizi, 2014’te Avro Bölgesi’nde deflasyon, 2015 Yeni Yunan kurtarma programı, 2016 İtalyan bankacılık krizi ve Yunan borç yapılandırma anlaşması vb. üzerine ayrıntılar için bloga ve kitabımıza bakılabilir).

Bu koşullar altında kemer sıkmanın dezavantajları ve borç sorununun organik bir büyüme sırasında hafiflemesinin daha pratik olduğu görüşü tekrar anaakım iktisadi tartışmanın malzemesine dönüştü. Aynı zamanda 2014-15’te derinleşen ve geç kapitalistleşen ülkeleri daha fazla etkileyen kriz karşısında IMF’nin 2015 World Economic Outlook’ta, bütçe elveriyorsa ve manevra alanı mevcutsa borç artışına yol açabilecek önlemleri almayı (iç pazar olanaklarının kulanılmasıyla beraber) ekonomik büyüme temposu kaybının önüne geçmek için önerdiğini gördük (Türkiye’de 64. Hükümetin programı bu anlayışın izlerini taşımaktaydı).

IMF içindeki son tartışma

Yukarıda atıfta bulunulan IMF ekonomistlerinin son değerlendirmelerinde işaret ettikleri noktalar (IMF World Economic Outlook değerlendirmelerindekine benzer bir şekilde) esasen neoliberalizm içinde bir esnekliğe işaret etmektedir, çünkü piyasalaştırma ve sermaye egemenliğinin sınırlandırılması doğrultusunda bir öneri burada bulunmamaktadır. Ancak bir arayış söz konusudur ve bu da arka plandaki seyrin uzantısıdır.

IMF içinde tartışmadaki kamplardan birine göre kısaca:

1- Borç oranlarını düşürmek için alınacak kemer sıkma önlemlerinin ekonomiyi boğmasına izin vermemeli, gerektiğinde kamu harcamalarıyle desteklenen ekonomik büyümenin borç oranlarını zamanla geriletmesinin faydalı olabileceği durumları IMF dikkate almalıdır (2015 Yunan kurtarma paketi görüşmelerinde IMF konumunun dayanağı).

2- Spekülatif sermaye girişlerinin yaratacağı canlılık ve çöküş çevrimlerini engellemenin yolu kısmi kontrollerden geçiyor olabileceğinden IMF bu ihtimali dışlamamalıdır (Yadsınması imkansız gelir adaletsizliği ve toplumsal eşitsizlik verileri ve 2008-09 krizi sonrasındaki sermaye hareketlerinin etkilerine ilişkin gözlemler)

Hatırlatmak gerekirse IMF Madde VI-1’in 1969’da yeniden yazımında daha önceki spekülatif sermaye / üretken sermaye ayrımı kenara konularak IMF kaynaklarının kullanımında bu bağlamdaki sınırlama kaldırılmış, bu düzenleme daha liberal bir uluslararası finansal sistemin ortaya çıkışının ve spekülatif hareketlerin yoğunlaşmasının arkasındaki adımlardan birisini oluşturmuştu. Özellikle finansal serbestleştirme çılgınlığının hüküm sürdüğü 1990’lar kriz deneyimleri üzerinden diğer kamplardan yöneltilen eleştirileri yeterince dikkate almayan IMF ekonomistleri Ostry, Loungani ve Furceri’nin ağırlıkla kendi çalışmaları üzerinden tavsiyelere kalkışması (1990’lar ve 2000’lerdeki IMF faaliyetleri bu körlükle temize çekilemeyeceğinden) elbette oldukça ironiktir. Ancak bu aymazlığın işaret ettiği ve süregiden IMF içi tartışma, yaklaşık 50 yıl öncesinin sermaye kontrolleri tartışmasında kaybedilen bir mevzinin telafisi anlamına henüz gelmemektedir.

Neoliberalizmin ölümü?

OECD ekonomilerinde toplam 2016 büyüme oranının 2015’ten daha düşük olması ve bütün dünyada zayıf büyüme beklentisi hakimken neoliberalizmin vaatlerini yerine getiremediğini ifade eden kişi sayısı fazlalaşacaktır. Gelinen nokta uluslararası finansal sistemde tepe noktasında bulunan yöneticiler, teknokratlar ve ekonomistlerin tartıştığı zemin açısından kaymaya işaret ediyor gibi görünmektedir. Ancak kemer sıkma (mali konsolidasyon) ve rekabetçilik ve dışa açılma (sermaye serbestliği) levhalarının yer değiştirmesi sinyallerinin gücü ve bunların tektonik bir kaymaya işaret edip etmediği şüphelidir. Bu tarz kaymalar son derece uzun dönemlere yayılmaktadır ve bu değişimin kısa ve orta vadeli politika demetlerinin ötesinde uzun vadede bir değişime yol açıp açmayacağı belirsizdir. Sorun bu tartışmanın krizin seyri ile ilişkisini kurmakta, küresel emek hareketinin başarısızlıklarının üzerini örttüğü sermaye cephesindeki çaresizliği tespit etmektedir. Aksi takdirde neoliberalizmin her virajda yeniden karşımıza bir heyula olarak dikilmesini engellemek olanaksızlaşır.