Buraya gelişi hatırlayalım:
20 Eylül 2018’de açıklanan Yeni Ekonomi Programı 2018 yılı
enflasyon hedefini yüzde 20,8, 2019 enflasyon hedefini yüzde 15,9 olarak
belirledi. 2018 yılı hedefine ulaşılamayacağı Ekim ayında ortaya
çıkınca fiyat denetimleri yoğunlaştırıldı ve takibinde Enflasyonla Mücadele
Programı ilan edildi. Tam adıyla Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı bir
internet sitesinden kampanyaya katılan firmaları duyurdu, “mücadeleye destek
veriyoruz” banner’ları AVM’leri kapladı, mevcut şikayet hattının daha etkin
kullanılacağı ilan edildi…
Ancak döviz krizinin fiyatlara yansımasına engel olmak
mümkün değildi. Bu nedenle Ekim ayı sonunda vergi indirimleri devreye sokuldu.
Sonrasını biliyoruz, talebin hızla düşmesi ve vergi indirimi etkisiyle, TÜİK
sepetindeki ağırlıkların da katkısıyla, gıda fiyatlarının yıllık artışı yüzde 25’ler
civarında olsa da yıllık enflasyonun yüzde 20,3 olarak tescili. Resmi olarak
hedef tutturuldu, ancak gıda fiyatlarındaki artış devam ettiği için halk
nezdinde bir karşılığı olmadı.
Türk-iş’ın Ocak 2019 Bülteni Gıda fiyatlarında yıllık
artışın yüzde 24,3 olduğunu belirtiyor. Türk-İş’in yayınladığı dört kişilik bir
aile için açlık sınırı da Ocak
2019’da 2008 TL’ye ulaştı.
Üretici Tüketiciyle
Buluşsa, Bir Düşünün Abiler
Ekim ayında hızla yükselen fiyatlar nedeniyle bir Hal
Yasası da gündeme gelmişti. Aracılığı bitirecek, yüksek komisyonları kaldıracak,
memlekette yerleşen “nereye gidiyoruz?” havası dağıtılacaktı.
Hal Yasası bölge hallerinin kurulmasını, komisyoncuların kar
marjının azalmasını hatta komisyon mekanizmasının kaldırılmasını hedefliyordu. 137 sebze meyve hali, 30 bölge haline
indirilecekti. Kuruluş izni Bakanlıkça verilen anonim şirketler işi
devralacaktı. Kurulma ve işletilmenin TOBB koordinasyonunda gerçekleşmesi
düşünüldü. Her halükarda sorun aracılıkta, komisyonculuktaydı. Esas mesele
komisyonculuğa darbe vurmaktı.
Dolayısıyla yüksek girdi maliyetlerini indirme ihtimali
olmadığı için fiyat baskılaması mantığını ön planda tutan bir taslak çıktı... Kısa
özet şu: Sebze meyve zayi oluyor, tekelleşme sağlayalım, standartlaşma
getirelim, teknolojiyi kullanalım, komisyoncular da bu yapıya tüccar olarak
dahil olduğunda o aracı maliyeti ortadan kalkar...
Kalkar mı?
AA’nın geçtiği haberde Aralık
sonunda Ruhsar Pekcan Hal Yasasını (Taslağını) överken şöyle alıntılanmıştı:
“Üreticiyle tüketiciyi buluşturacak, tüketici birliklerine
yüzde 30 yer verecek, diğer kira oranlarından yüzde 75 daha ucuz olacak, daha
az verginin ödeneceği, soğuk zincire taşınacak bir proje. Ürünler çok heba
oluyor. Dolayısıyla artık kimse üretici bile olmak istemiyor. O yüzden
üreticinin desteklenmesi gerekiyor. Üreticilerimizi ve üretici birliklerimizi
desteklemeyi amaçlıyoruz. Üretici birliklerimizi, üreticilerimizi
güçlendirebiliriz. Komisyoncuların da üretici birliklerine dahil olmalarını,
kayıt altına girmelerini ve tüccar olmalarını istiyoruz.”
Bir mutluluk tablosu, üretici tüketiciyle buluşacak, zincir
kısalacak; el ele şarkı da söylerler mi acaba?
Takvimler Değiştirilirken?
Komisyoncular büyük tepki gösterdi. Ayrıca maliyetlerde
herhangi bir düşüş olmadığı için enflasyonda düşüş gıda fiyatlarında düşüş anlamına
gelmedi. Komisyoncular tarımdaki
finansman sorununda önemli bir aracı görevi görüp fahiş getiri elde etmenin de
ötesine geçebildiler. Lobi faaliyetleriyle, 2 ay boyunca pişirilen yasayı
durdurmak gibi bir güçleri olduğunu da gördük.
Ancak gıda fiyatları kontrol altına alınamadı. Pazar ve
marketten çıkanların şaşkınlığı ve öfkesi iktidarı kaygıya sürüklüyor. Söz
konusu gıda olduğunda angst’ımız kontrol
edilemez hale geliveriyor.
Türkiye’de biraz abartarak ifade edecek olursam, nasıl her
ölümlü sırayla iktidarın öfkesini tadıyorsa, şimdi de aracılar ve marketler bu
öfkenin hedefindeler. Raftan mal indiriyorlar, denetimden sıyırmaya çalışıyorlar
ya da göstermelik denetimlerde ceza ödeyip markaları zarar görmeden kapatma
peşindeler. Bu arada Bakan Pekcan talimatların sonucunu beklediğini
açıkladıktan sonra Hal Yasasının halen gündemde olduğunu ekledi.
Eğer yasa yürürlüğe girerse, ortaya çıkacak düzenleme ile
ilk taslak arasındaki farkları incelemek gerekecek. Ancak krizin etkisinin görülmeye
devam edeceğini gıda fiyatlarında düşüşün söz konusu olmadığını, belki artış
temposunun azalabileceğini, teşvik politikasında ve tarımsal planlamada bir
değişiklik olmaksızın ithalat düzenlemeleri ile fiyat indirmenin de orta vadede
ters tepebileceğini söyleyebiliyoruz.
Türkiye ilginç bir ülke… Üretim denilince halen akla
tarımsal ürünlerin geldiği, gıda fiyatlarındaki oynamalara hassasiyetin çarpıcı
düzeyde olduğu bir ülke. Burada The
Economist’in BigMac endeksi, ya da Mehmet Şimşek'in çok sevdiği satın alma gücü paritesine göre kişi başı gelir hesabından ziyade soğan endeksi iş görüyor. Belki de
iyi ki öyle, aksi takdirde ekonomi yönetimindekilerin beceriksizliğine
işaret etmek bu kadar kolaylaşmazdı.