Türkiye’de kamu borcu ve yükümlülükleri ile ilgili veriler ve raporları inceleyen bir araştırmacı devlet borçlanması kaynaklı bir kriz ya da istikrarsızlıkla karşılaşma ihtimalinin ortadan kalktığı yanılsamasına kapılabilir. Revizyona tabi tutulan Gayrisafi Yurtiçi Hasıla verilerine oranla borç stoku 2016 yılı 3. Çeyreğinde yüzde 27,4 olarak açıklandı. Hazine verilerine bakıldığında borç stokunun oransal olarak düşüşü 2016’da durmuş olsa da borç çevrimi sorunu çoktan ortadan kalkmış görünüyor. Borcun vade yapısının sağlamlığı yanında Hazine garantili kredilerin geri ödemelerinde de Hazinenin üstlendiği pay yok denecek kadar azalmış durumda.
Tespit edilebilecek az sayıdaki sorun arasında merkezi yönetim toplam borç stokunda döviz cinsi borç ağırlığının 2014 sonunda yüzde 32,3’ten 2017 Ocak’ında yüzde 40,8’e fırlaması sayılabilir.
Ancak Hazine’nin Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinde verdiği garantiler bütün bu verileri tartışmayı anlamsız kalacak kadar büyük ve belirsiz. Resmi açıklamalarda hiçbir şekilde yer edinemeyen ve yokmuş sayılan yükümlülükler başka riskleri önemsiz kılmakla kalmıyor ayrıca kamu borç yönetimi anlayışına dair 2001 sonrasında inşa edilen anlatıyı da sarsıyor.[i]
Enerji yatırımları örneği
Hazine’nin uygulayabileceği farklı garanti türleri bulunmakla birlikte Türkiye’de iki tür garanti uygulaması görülüyor. Geri ödeme garantisi ve yatırım garantisi. Hazine esasen bunların ilkine dair verileri düzenli olarak yayınlıyor. Yani sorun olmayan, Hazine’nin son derece sınırlı ödemeler yaptığı bir alandaki rakamlar sunularak borç yönetimi raporları hazırlanıyor.
Yatırım garantisi rakamlarına ulaşmak için başvurulabilecek Hazine Müsteşarlığı web sitesi Hazine Yatırım Garantisi sağlanan KÖİ projelerinde üstlenilen tutarı bir proje hariç sıfır olarak gösteriyor. Dolayısıyla Hazine garantilerinde resmi kanallara göre hiçbir sorun yok. 2016 Kamu Borç Yönetimi Raporu’na göre örneğin Hazine yatırım garantisi kapsamında üstlenimler nedeniyle 2015 yılında hiçbir ödemede bulunulmamış.
Oysa 20 yıl önce yaygın bir şekilde kullanılan bu yatırım garantisi mekanizması şu sıralarda elektrik faturalarında ve özellikle bütçeden aydınlatmaya aktarımın sıçramasında kendisini gösteriyor.
Hatırlatmak gerekirse KÖİ projeleri 1990’larda termik santraller ve doğalgaz çevrim santrallerinde yoğunlaşmış, Hazine’nin verdiği taahhütün biçimi çoğunlukla elektrik alımı şeklinde gerçekleşmişti. Bu dönemdeki elektrik alım taahhütleri Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. üstünde olduğu için Hazine üzerinde yine bir yük görünmüyor. Ancak enerji alanındaki KÖİ’lerin faturası borç istatistiklerinde görünmese de, zemini 20 yıl önce oluşturulan üstlenim mekanizması örneğin TETAŞ’ın (bir kamu iktisadi teşekkülü olarak) 2015 yılını 559 milyon TL zararla kapatmasındaki etkenlerden birisi.[ii]
Yerli santrallerden yüksek fiyatlı elektrik satın alan TETAŞ en son 2017 başındaki tarife değişiklikleriyle genel aydınlatma faturaları üzerinden bakanlıklar ve belediyelerin aydınlatma ödemelerini biraz daha şişirme yolunu seçti. Böylece 20 yıl önce verilen yatırım garantilerinin getirdiği yük sıradan vatandaşa dolaylı bir yol üzerinden aktarılmaya devam ediyor.
Talep garantisi ile biriken yükümlülükler
Hazine garantilerine ilişkin sınıflandırmalar birbirine girmesin diye biraz basitleştirerek ifade edecek olursak Hazine açık bir şekilde ne zaman devreye gireceğinin beyan edildiği bazı yükümlülüklerin altına giriyor. Bunun ölçeği dahi 2013-14’te oldukça genişletildi. 2013 yılında borç üstleniminin kapsamı genişletildi (6428 sayılı Kanun 13. Madde). 2014 Nisan’ında borç üstlenimine ilişkin yönetmelik çıkarıldı. Hazine’nin yatırım garantilerine karşılık büyük projelerdeki finansman sıkıntıları devam ettiği için yapılan düzenleme sonrasında (2012’deki 960 milyon dolarlık Avrasya Tüneli borç üstlenim antlaşması da dahil edilirse) borç üstlenim taahhütü 2015’te 8,6 milyar dolara ulaştı.
Projelerin yarım kalmaması için kredi geri ödemesini devletin üstlendiği büyük projeleri takip edebiliyoruz. Ancak bir de kimsenin bilmediği bazı koşullu yükümlülük rakamları mevcut. Büyük KÖİ projelerinde devletin altına girdiği yükümlülükler bu kapsamda bulunuyor. Bir hastanedeki doluluk oranı düşük çıkarsa yüzde 70’e tamamlayacağınızın garantisini devlet olarak veriyorsanız, köprüden geçen araç sayısı belirli bir rakamın altında olduğunda açığı kapatacağınızı beyan ediyorsanız yine koşullu yükümlülük altına giriyorsunuz.[iii]
KÖİ projelerinin sözleşme büyüklüğü 2016 yılı sonunda 120 milyar doları geçti. Mevcut Hazine garantili dış borç stokunun on katı kadar bir büyüklük... Bu rakamın ne kadarının kamuya yük olarak geleceği bir muamma.[iv]
Palazlandırılan sermaye, kamulaştırılan zarar
Muhtemel itirazlar için belirtelim: Kimse Türkiye’de yol yapılmasın ya da hastane inşa edilmesin demiyor. Ulaşım ve sağlık gibi kamusal hizmetlerin doğa tahribatını en aza indirerek ve planlı bir şekilde temini gerekli. Sorun hizmet temininin iktidar beslemesi gruplara muazzam para aktarımıyla gerçekleşmesi ve yükün bütün topluma bindirilmesi.
Bu tarz nedeniyle Türkiye’de AKP sonrası bir iktidarın uğraşmak zorunda kalacağı borç yükü korkutucu boyutlarda. Başka bir ifadeyle, siyasal İslamcı ve faşizan iktidarın yarattığı toplumsal tahribatın yanında bırakacağı miras kuşaklar boyunca uğraşılacak maddi zararları da barındırıyor. Doğrudan yükümlülük miktarının açılacak şehir hastaneleri vb. projelerle şimdiden ulaşılan 27 milyar dolar rakamının çok ötesine geçeceği, ayrıca önümüzdeki yıllar boyunca garanti verilen şirketlere milyarlarca dolar aktarılacağını öngörmek mümkün. Sadece Osmangazi Köprüsü’nün 2017 yılında 50 günlük zararının 255 milyon lira olduğunu hatırlatalım.
Toparlarsak, Hazine borç raporlarında bazı açık koşullu yükümlülük rakamlarını yayınlıyor. Girilen doğrudan yükümlülük miktarı son derece yüksek ve artmaya devam ediyor. Koşullu yükümlülük hakkında kesin bilgiye erişim söz konusu değil ve gelecekte gerçekleşebilecek ödemelere ve kamuya yüklenecek kısımlara ilişkin belirsizlik, bilgi saklanarak sürdürülüyor. 20 yıl önce verilen taahhütlerin sonucunun bugün bütçeden yapılan aktarımlarda görülmesi gibi, bütçede mal ve hizmet alımı ya da başka kalemler altında onlarca milyar liranın yıllar boyunca sermaye gruplarına aktarılmasının önüne nasıl geçilebileceğimizi bugünden düşünmek gerekiyor.
[i] Bu anlatının sorunlarına ilişkin akademik bir değerlendirme için bkz. Güngen, A. R. (2015) “Türkiye’de Kamu Borcunun Yönetimi: 2001 Krizi Sonrası Bulgular, 2009 Çöküşü Sonrası Stratejiler”, Praksis, 38: 129-153
[ii] Elektrik Mühendisleri Odası’nın konuyla ilgili basın açıklaması için bkz. EMO (2017) “Enerji politikaları iflas etti; Türkiye karanlık ve pahalı enerji arasında sıkışıp kaldı”, http://www.emo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=116597&tipi=3&sube=0, 3 Ocak 2017.
[iii] Şehir hastanalerinin getireceği yüke ilişkin Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin düzenlediği sempozyumda konunun merkezileşmeden şehir altyapılarına kadar çok önemli yansımaları olduğu da vurgulandı. Erbaş, Ö. (2017) “Şehir Hastanesi ama Şehirde Değil, Şirketin ama Devletinmiş Gibi”, https://bianet.org/bianet/saglik/184527-sehir-hastanesi-ama-sehirde-degil-sirketin-ama-devletinmis-gibi, 16 Mart 2017.
[iv] Bu konuda son yıllarda çok sayıda değerlendirme yapıldı. Kamuoyundan rakamlar gizlendiği için ancak bazı tahminlerde bulunmak mümkün görünüyor. Bkz. Güngen, A. R. (2016) “Hazine garantisi sorunu siyasi krizin arkasında yatıyor olabilir mi? Beş soru, beş cevap”, http://kriznotlari.blogspot.com.tr/2016/05/hazine-garantisi-sorunu-siyasi-krizin.html, 12 Mayıs 2016, Emek, U. (2016) “Kamu Özel İşbirliği sözleşmelerinde yatırım ve garanti büyüklükleri”, http://uemek.blogspot.com.tr/2016/10/kamu-ozel-isbirligi-koi-sozlesmelerinde.html, 10 Ekim 2016 Özyıldız, H. (2016) “İki yeni bütçe dışı yük daha geldi”, http://www.paraanaliz.com/2016/ekonomi/iki-yeni-butce-disi-yuk-daha-geldi-6051/ 11 Aralık 2016. Konu üzerine sistematik bir şekilde eğilen Çiğdem Toker’in çok sayıda değerlendirmesinin yanı sıra ayrıca bkz. (2017) “İki karanlık sözleşme daha”, http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/687838/iki__karanlik__sozlesme_daha.html, 1 Mart 2017 ve “Araç garanti sayısını neden gizlediniz?”, http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/702188/Arac_garanti_sayisini_neden_gizlediniz_.html 19 Mart 2017