Kriz Notları Facebook Sayfası

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Merkez Bankası Ne Yapmak İstiyor

MB'nin son aldigi kararlardan sonra, esas olarak neyi amaçladığının tam olarak anlaşılmadığı görülüyor. O zaman biz de anlamaya çalışalım.
Türkiye ekonomisi 2001 krizi sonrasında, giderek üretken sermayenin uluslararasılaştığı bir evreye girdi. Bu artık belli bir olgunluğa erişen sermaye kesimleri açısından küresel aktör olma anlamına geliyor. Ve yine bu, uluslararası piyasalarla çok daha fazla ve niteliksel olarak organik bir ilişkiyi gerektiriyor. 2001 sonrasında bunun çerçevesi ise, devletin kurumsal yeniden yapılanmasını beraberinde getirdi.
Bu uluslararsı entegrasyonda, yerli sermaye uluslararası sermaye ile asimetrik bir ilişkide olduğundan, yani teknoloji yoğun üretim açısından henüz bu aşamaya geçiş sürecinde olduğundan, cari açık kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor. Yani ihracat için ithalat daha fazla önemli hale geliyor. Kabaca, ana eğilim bu yönde diyebiliriz.
Şimdi modelde döviz kuru, giderek daha önemli bir parametre olarak karşımıza çıkıyor. Şöyle ki, eğer uluslararası entegrasyonun daha da derinleşmesi ve bu alanda rekabet etmek isteniyorsa, ki tüm amaç bu, yerli paranın rekabetçi bir şekilde değersizleştirilmesi ve bu yolla iç kaynaklara dayanan bir üretimden ziyade, ucuz döviz sayesinde dış kaynak kullanımının kolaylaştırılması ile daha rekabetçi fiyatlama elde edilebiliyor. Yani uluslararasılaşan sermaye, kolaylaşan ithalat nedeniyle, ki bu da kur sayesindedir, üretim sürecindeki tüm girdileri dünya pazarının olanaklarını kullanarak en ucuza temin etme kabiliyetini artırıyor ve bu yolla ihracat artırılabiliyor.
Ancak bu strateji giderek daha fazla sermaye yoğun üretim yapısını gerektirdiğinden ve de üretimde daha fazla ithal ara mal kullandığından dolayı, yakalanan yüksek büyüme oranları,  işsizliğin azalmasını sağlayamıyor. E, bu durum da zaten, mevcut çalışanlar üzerinde bir ücret baskısı yarattığına göre, çok önemli bir sorun olarak görülmüyor. Yine yüksek oranlı işsizliğin sürekli kılınması için uygulamaya konan sosyal yardım porjeleri de bu genel stratejiyi destekler doğrultuda.
Gelelim, bu stratejinin uygulanması için gerekli olan ortamın nasıl sağlandığına. Burada da 2001 sonrası süreçte ekonomi yönetiminde giderek öne çıkan TCMB'yi görüyoruz. Merkez bankası'nın kriz anında ve ilk yıllarda enflasyonu düşürmek için kullandığı yüksek faiz politikası, enflasyon daha makul bir seviyeye indikten sonra, artık kur üzerinde baskı kurmayı amaçlayan bir yönde şekillenmeye başladı. Dolayısıyla yukarıda ifade edilen model açısından MB için önemli olan kurun belli bir seviyede tutulabilmesi, TL'nin giderek değersizleşmesinin engellenmesi. Çünkü dünya piyasasının olanaklarını kullanarak diğerleriyle rekabet eden uluslarasılaşmış sermaye kesimleri için bunun dışındaki seçenekler, önemli bir strateji değişikliği anlamına gelir ve bu da kısa vadede pek kolay gerçekleştirilecek bir değişim değil.
Yani burada genel strateji açısından faiz oranları, ithalatı kolaylaştıran bir kur yapısını sağlamak üzerine konumlandırılıyor demek yanlış olmaz sanırım. Bu ise faizin, uluslararası sermayeyi (sıcak ya da değil) cezbedebilecek bir seviyeye göre ayarlanması anlamına gelir ki yapılan da bundan ibaret.

Dolayısıyla MB son aldığı önlemlerle, Avrupa'da ve ABD'de yaklaşan bir küçülme dönemi için, Türkiye'deki üretim yapısının sürdürülmesinin koşullarını hazırlamaya çalışıyor. Bu doğrultuda bir yandan ihracatı desteklemek için ve ihracat da ithalata bağlı olduğu için TL'deki yüksek oranlı değersizleşmelerin önüne geçmek ve bunun için faizlerin bunu sağlayacak şekilde düzenlenmesini sağlanıyor, diğer yandan da bu mekanizmayı bozabilecek olan ani çıkışların, yani kur şoklarının önüne geçilmesine yönelik önlemler alınıyor.
Buna göre MB son aldığı kararlarla politika faizini 50 baz puan düşürerek giderek yaklaşan durgunluğa karşı önlem almak isterken, faiz koridorunu radikal bir şekilde 350 baz puan daraltarak da, TL'nin güçlü tutulması yönündeki temel stratejisi ile uyumlu hareket ediyor. Yine döviz karşılık oranlarının azaltılması ve döviz ihaleleri ile TL'nin değersizleşmesini önleme hameleleri de, izlenen genel strateji ile uyumlu.