11 Nisan 2016 Pazartesi

Merkez Bankası'na Yeni Başkan: Faizler Düşecek Mi?

Uzun süredir merak edilen Merkez Bankası başkanının kim olacağı sorusunun yanıtı belli oldu: Murat Çetinkaya. Çetinkaya'nın atanma kararı Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı ve olağanüstü bir gelişme olmazsa atama gerçekleşecek. Banka içinden yapılacak atmayla göreve gelecek olan Çetinkaya''nın nasıl bir başkanlık yapacağını göreceğiz. Her ne kadar köken olarak katılım bankacılığından gelse de ilk izlenim olarak atamada Babacan-Şimşek çizgisi hakim gibi. Yani Çetinkaya'nın muhafazakar bir başkanlık çizgisi izlemesi muhtemel.

AKP'nin Tarafı
Ekonomi ile ilgili kritik karar anlarında politika oluştururken AKP'nin tereddütsüz bir şekilde piyasa gerçeklerine göre hareket ettiği ve bu gerçeklerin de büyük sermaye yanlısı kararlar almayı beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Örneğin, 2001 krizinin darmaduman ettiği siyasi atmosferde yapılan 2002 seçimlerine gidilirken iki ana görüş vardı. 
"MÜSİAD, “IMF ile sürdürülen ekonomi programı gereği uygulanan sıkı para politikasından vazgeçilmesini, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına son verilmesini, acilen para basılmasını, enflasyonla mücadelenin gevşetilmesini, borç ötelemeden korkulmamasını” önermektedir. Buna karşılık TÜSİAD, “programa devam edilmesini, sıkı para politikasının sürmesini, Merkez Bankası bağımsızlığının korunmasını, asla karşılıksız para basılmamasını, borç erteleme gibi bir konunun gündeme dahi alınmamasını ve enflasyonla mücadelenin sürdürülmesini” istemekteydi (Akçay, 2009, 260)."
AKP, iktidar olduktan sonra, her ne kadar siyasi olarak MÜSİAD’a yakın olsa da, ekonomi programı olarak TÜSİAD’ın önerilerinin dışına çıkmamış, merkez bankası yasasının değiştirilmeyeceğini, bankanın bağımsız statüsünün korunacağını ve IMF ile ilişkilerin bozulmadan sürdürüleceğini açıklamıştı.

Ekonomi Yönetiminde Koalisyon
Ancak AKP'nin ekonomi yönetimi hiçbir zaman homojen olmamıştır. Her ne kadar TÜSİAD çizgisi ekonomi politikalarına hakim rengi verse de, farklı sermaye fraksiyonlarının talepleri her zaman ekonomi yönetiminde temsil edilmiştir. Tipik olarak, Maliye Bakanlığı ve Hazine ortodoks ekonomi politikalarından yana iken, daha çok dış ticaret konularıyla görevlendirilen Ekonomi Bakanlığı ya da Enerji Bakanlığı gibi kurumlar farklı sermaye fraksiyonlarının taleplerine her zaman daha fazla duyarlı olmuştur. 64. hükümetin ekonomi yönetimine baktığımızda da bu koalisyon özelliğinin sürdüğünü görebiliriz

Merkez Bankacılığı ve Kriz
Merkez bankaları, neoliberal dönemde gerek Türkiye'de gerekse dünyada muhafazakar ekolden gelenler tarafından yönetilmiştir. Kural temelli, enflasyonu düşürmeyi hedefleyen ve sıkı para politikası uygulayacak şekilde dizayn edilmiştir. Özellikle sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği ve ülke ekonomilerinin finansal akımlara olan duyarlılığının arttığı finansallaşma sürecinde, merkez bankalarının bağımsızlığı, sürecin ayrılmaz bir parçası olarak hayata geçirildi. Ancak 2008'de patlak veren ve halen derinleşerek süren küresel ekonomik krizle birlikte dünya genelinde ana-akım merkez bankacılığı uygulamaları sorgulanmaya başlandı. 

Krizden çıkış için para politikasının yegane araç olarak görülmesi, geleneksel olmayan para politikaları uygulamalarıyla krize çözüm aranması sonucunu beraberinde getirdi. Ancak 8 yıl sonra duruma baktığımızda, başladığımız yerin çok uzağında değiliz. Krizin geride bırakıldığı ve güçlü ekonomik büyümenin görüldüğü bir dünya ekonomisi mevcut değil. Hem de bu sefer merkez bankalarının elinde krize müdahale edecek faiz aracı ya da miktarsal genişleme gibi araçlar da tükenmiş durumda. Bu anlamda negatif faiz uygulaması, kriz karşısında uygulanan para politikası ve merkez bankacılığının iflası anlamına geliyor.



Yeni Başkan Faiz İndirir Mi?
Böyle bir ortamda Türkiye ekonomisi, ekonomik büyümenin tempo kaybettiği ve büyümenin giderek daha fazla iç talep olanaklarına bağlı olarak şekillendiği bir konjonktürün içinden geçiyor. Bir bakıma dünya ekonomisi ve ABD açısından krizin sürmesi, Türkiye ekonomisi açısından düşük de olsa ekonomik büyümenin sürdürülmesinin koşulu haline gelmiş durumda. Esas olarak FED'in para politikasını takip ederek kararlar alan TCMB, önümüzdeki dönemde faizleri indirmek için bir aralık bulabilir. Ancak bu siyasetçilerin istekleri nedeniyle değil ekonomik koşulların zorlamasıyla olacaktır.